1. YAZARLAR

  2. Ahmet DEMİRKAYA

  3. Kalburüstü İri Taneler
Ahmet DEMİRKAYA

Ahmet DEMİRKAYA

Kalburüstü İri Taneler

A+A-

Bizim çocukluğumuzda emekli olan dayılar, amcalar “unumuzu eledik eleğimizi astık” derler camiye gider, torun gezdirir hayatın geri kalanını eleksiz geçirirlerdi. Zaten ne ekecekleri buğday ne de eleyecek unları vardı artık. Gün görmüş, hayatı tecrübe etmiş, kendilerinden sonraki elekçilerin unlarını camdan seyretmeye koyulmuşlardı.

Cıvıl cıvıl oynaşan çocuklar, hayata yeni açan çiçeklerdi onlar için. Camdan onları seyrederken zaman zaman yanlarına gidip başlarını okşar, onlara masal anlatır bir nefes alırken bin nefes olurlardı yeni neslin elek adaylarına. Hayat onlarla güzeldi, onlarla devam edecekti yaşanılan evren. Böyle güzel düşlerin insanlarıydı onlar. Derken birden Aşık Veysel merhumunun dizeleri geldi birden aklıma. 

Yaşanılası dünyanın ne tadı ne tuzu kaldı.

Ömür denen şu zamanın çoğu gitti azı kaldı.

Çalışmadan yiyenlerin, derimizi giyenlerin.

Nice benim diyenlerin ne izi ne tozu kaldı.

Hayalimdeki dayılar, amcalar dedeler birden uçup gitti gözümün önünden. Büyük hayal kırıklığı yaşadım içimde. Meğer kalburüstündeki iri taneler ta o zamandan kalmaya başlamış eleğin üstünde. Biz elekten geçebilen çok az enstantaneleri görmüşüz nasibimize düşen. Gelecek dedim, geleceğimiz tükenmişliğin harmanında savrulan sararmış buğdaylar, ne olacaktı onlar? Öğütülemediği için kalburüstünde kalan iri taneler ne verebilecek ki geleceğimize?

Boş boş mu yazıyorum diyorum bazen kendi kendime. Öyle ya, tüfek icat oldu mertlik bozulduydu, şimdi teknolojiyle insanlık hepten bozuldu. Elinde telefon, ardında içeriğini bilmediği onlarca sosyal medya aracı, paylaşılan ilginç ilmi ve bilimsel değerleri olmayan onlarca bilgiyi bilmek zanneden iri taneler. Daha neler neler, üstüne bin bir türlü bahaneler. İnsanlığın geldiği, kokuşmuşluğun son haddesi. 

Çalınan sadece düşler olsa üstüne rüya görüp unutacağım da yitirilen umutlar, yarınlarımız dediğimiz gelecek, geleceğimiz. Off of, nasıl bir dünya, nasıl bir hayat, içimde tükenmişliğin verdiği ıstırap. Kimse kimseyi anlamak için dinlemiyor hiç kimse anlaşılmak için konuşmuyor. Laf ola beri gele, her şey günü kurtarmak için. Kendi iç dünyasında sıkışmış insan bunalım takılıyor. Gençliğini tüketmiş sıra geleceğe gelmiş kalburüstü iri tanelerin. 

Çocuklar ah çocuklar, şöyle haki yeşil bir zemininiz hiç olmadı sizin, olmayacakta. Baharı, yazı tükettiler kışın ortasında ocakta. Dünya açık hava zindanları sanki, yeryüzü nefessiz kalmış. Kim bilir, belki onlar da yaşayamadı çocukluğunu, gençliğini. Acısını sizden çıkarmak hırsı da belki bundan. “Biz yaşayamadık onlarda yaşamasın” seremonisi içlerinde kalan uhdenin dışa vurumu olsa gerek. 

Ama yok, Anadolu insanının özelliği değil bu. Böyle değildi Anadolu insanı. Engin hoş görüsü, şakaklarındaki alın çizgilerine yansımış çilenin izleri, ince elekten geçmiş hamuru, acıların pişirdiği hayat hikâyeleri onları olgunlaştırmıştı. Günümüz yaşlılarının hamuru kalburüstünde kalan tanelerden olduğu aşikâr. Asıl endişe bunların eleklerinden dökülecek unlarda. Zira, elek yaşı geçenler eleklerini asmaya hiç niyetli değiller. Eleyecek unları olmasa bile eleğin kasnağıyla ali kıran baş kesen olmak tatmin ediyor şimdilik onları. Zaten yaşayacakları bir şeyleri kalmamış, zevkin, keyfin dibine vurarak son demlerini mutlu yaşamak istiyorlar etraflarına bakmadan, gelecek kaygısı tatmadan.  

Sadece kendi çocuklarımdan değil bütün dünya çocuklarından özür diliyorum. Sorumsuzluk yapıp böyle sorunlu bir dünyaya gelmenize sebep olduğum için özür dilerim. Yem yeşil çimenlerde, toprak kokan bozkırlar da büyüyüp etrafın betonlaşmasına göz yumarak size oynayacak alan bırakmadığımız için özür dilerim. Eleksizlerin zevkine, keyfine geleceğinizi kurban ettiğim için özür dilerim. Bilgiyi, teknolojiyi size ulaştırmak için ne kadar gayret etsem de ahlakı bozan içeriklere engel olamadığım için özür dilerim. Sorumsuz sorunlulara karşı verdiğim mücadeleyi yorgun düşüp kaybettiğim için özür dilerim. Zarif düşüncelerim kaba kuvvete yenik düştüğü için özür dilerim. Velhasıl, tadı tuzu kalmamış yaşanılacak bir dünya bıraktığım için tüm dünya çocuklarından özür dilerim.

Boşa dememiş Saffet Yurtseven merhum,

Merhaba canım sevdiğim merhaba.

Sen gideli buraların tadı kalmamış.

Boşamış emekler boşaymış çaba.

Hiçbir edilenin adı kalmamış.

 

Sevdiğim sen gideli kış oldu yazlar.

Gül bahçelerine indi ayazlar.

Alleme oldu hep tavuklar kazlar.

Bülbülün kendi var yâdı kalmamış

 

Haydi kalın sağlıcakla, selam ve dua ile… 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.