Aradığını bulmuşken neden kaçarsın nisyana,
Gözlerimde neyin resmi aranır oldu bilmece!
Her yer karanlık, her şey firak kadar ağır.
Neyin şifresi saklı sende ey Monaliza?
Tut ki mevcudat bir dağ kadar sağır,
Tut ki sen hiç takılmadın Liza’nın bakışlarına.
Bilmece!
Anlat bana artık hece hece.
Bir harfin sırrına ermek olsun tek emelim,
Elif, lam, mim.
Sırların ardında şenlikler var bilirim.
İlkbahar koşar Yaz’gısına,
Ve her Pazar ertesi olmak için yaşar,
Neyin kavgasını verir kelebekler,
Her yıl neden güneşe savaş açarlar?
Savruldum kaçtıkça tenhalara,
Kuytularda gizlenirmiş meğer bad-ı saba.
Bir dünya kurulmuş vardiyası işleyen,
Kuşlar dünyayı paylaşmış yarasalarla.
Gece ve gündüz düşman değil miydi yoksa?
Gökyüzü kadar mağrur olamadım,
Toprak kadar mütevazi,
Ve gidemedim köklerim sana tutunmuşken.
Bilmece!
Nasıl bakayım kuşlara,
Gerçekten tesbihatını eder mi rüzgar,
Basiret gözüm hangi şeytan tuzağında,
Bakarkör mü oldum ah u fizar.
Savruldum kaçtıkça tenhalara ,
Karıncalarda üşür mü kışın yer altında,
Peki ya ateş böcekleri ,
Işıkları bittiğinde naparlar karanlıkta ?
Bilmece!
Suyun neresinde bu şeker,
Yüzbinlerce kez baktım gözlerimde kayıp var.
Oysa sende saklıydı neler neler,
Yüreğim her mevcutta binlerce mana arar.
Bütün aramalar bulmaların habercisi olsun ,
Ama sana ermek için gücüm yetmiyor bilmece!
Hangi taşın altında,
Hangi mübarek bakıştasın,
Firavunlar nerede kaybetti,
Peygamberlere nerede sırlarını açtın,
Bilmece!
Sana ermek için niyet ettim,
Sırrını ver artık;
Kızıldeniz’in eşiğindeyim.
Mikail ADIGÜZEL