Çaresiz diktatör yazımıza yine ciddi eleştiri aldık. Aynı ülkede yaşayıp farklı pencereden bakıyor olabiliriz. Ben yaşadıklarımı yazayım siz yine itiraz edin.
56,5 Senedir çilekeş dünyanın fakirhanesinde irsi işitme engelli olarak yaşamaya çalışan bir faniyim. Ne okul hayatımda, ne iş hayatımda nede sosyal hayatımda işitme engelim pozitif görülmedi. Üstelik her önüne gelen istismar etme yarışına girdi adeta. Okul yıllarımda gittiğim hastanede hiçbir doktor “sende işitme kaybı var ama cihaz kullanarak iyi bir öğrenim hayatı geçirebilirsin” demedi. Ama okumama da engel olamadılar. Mezun olduktan sonra iş hayatına yedi yıl sonra girebildim. Oysa 5378 sayılı ilk engelli yasası rahmetli Özal tarafından 1983 yılında çıkarılmıştı. Lakin yine de iş hayatına engelli olarak kabul etmediler, 30 yıl normal statüde çalıştım. İşitme cihazlarımı da çalışma hayatımın yedinci yılında kendi imkanlarımla takmaya başladım.
İş hayatında da çok istismarlarla karşılaştım. Küçümsemek için söylemiyorum ama kat hizmetlisi bile bu istismara yönelip beni kullanmaya kalktı. Aynı pozisyondaki mesai arkadaşlarımda bu istismar kervanına katılanlardan. Evet işitme kaybım vardı ama okuyup araştırarak kendimi hem yetiştiriyor hem de kimseye ezdirmek istemiyordum. Sırf bu yüzden yöneticilerim bile %100 haklı dahi olsan haksız çıkarsın deyip yasal haklarımı gasp ediyorlardı. Çünkü %100 haklı olduğumu da biliyorlardı. Bu anlatılanlar devede kulak misali.
Dürüst çalışmak benim için herkesten on kat daha ağır olsa da çalışmaya mecburdum. Otuz yılımı böyle tamamlayarak memleketim diye Ankara’ya geldim. Geldim geleli de iki kere dolandırılmaya çalışıldım. Hukukun üstünlüğüne inandığım için bütün hukuk yollarına başvurdum. Emniyet genel müdürlüğünün internet sayfasında güveni kötüye kullanmanın suç olduğunu ve Türk ceza kanunun 157 ve 158 maddesine göre cezalandırılır yazıyor. Böyle durumlarda hemen en yakın karakola müracaat edin diyor. Her iki olayda da öyle yapıyorum ama elim boş dönüyorum. Biliyor musunuz yarın tüketici mahkemesinde duruşmam var. Bu süreci kendi imkanlarımla internetten araştırarak yürütüyorum. Sonuç ne olacak bilmiyorum ama sizlerle paylaşmayı düşünüyorum. Diğerinde ise normal yollardan sonuç alamadığım için CİMER’e yazdım. Şuan o da karakol tarafından savcılığa iletildiği bilgisi verildi.
Bu sadece benim işitme engelli biri olarak yaşadıklarım. Bunun Ak parti ve Erdoğan öncesi var sonrası var. Televizyonu açıp haberleri dinlemekten adeta imtina ediyorum. Biri komiser 12 polis dolandırıcılıktan polis tarafından göz altına alındı diyor haberlerde. Yozgatlı yaşlı çift polisiz diye kandırılıp altınları çalınıyor jandarma tarafından yakalanıp altınlar teslim ediliyor. Biri çıkıyor ben savcıyım halı sahayı boşaltın biz oynayacağız diyor. Bütün bunlar ana yasasında “hukukun üstün” olduğu kayıtlı olan ülkede oluyor. Bu nokta da sayın Erdoğan’a diktatör demenin haksızlık olduğunu düşünüyorum. Eğer diktatörlükten bahsedilecekse sistemin diktatör olduğu belki tartışılır. Lakin onu da değiştirecek olan mecliste grubu olan partilerin hep birlikte yapmaları gereken bir iş.
Haydi kalın sağlıcakla, selam ve dua ile….
