Bir arkadaşımla toplantıya gidiyoruz. Yolda giderken havadan sudan konuşurken, bugün ki hava güzel çok sıcaklarda iyi olmuyor diye serzenişte bulundu.
Ben de sen cenneti istiyorsun dedim.
Başladı anlatmaya, tabi ağabey hak eden herkes girecek oraya diye. Cennetin sekiz kapısı var, isteyen istediği kapıdan girer.
Neyi, nasıl hak edenler bunlar dedim.
Doğru olan, dürüst olan, yalan söylemeyen, insanlığa faydalı işler yapan vs.
Tamam güzel, bir ateist düşün, adam ateist ama doğru, dürüst, insanlığa faydalı işler de yapıyor. Ama Allah’a inanmıyor, ne olacak şimdi?
Yok ağabey olur mu öyle, tamam iyi olabilir, dürüst olabilir, insanlığa faydalı da olabilir amma inanması lazım, ibadet yapması lazım.
O zaman şöyle düşünelim. Adam inançlı, ibadet de yapıyor, amma adam da yalan var, yetim hakkı gözetmez, kul hakkı yer, insanları aldatır, dünya malına acayip düşkündür, alın terini sömürüyordur bu adamın yeri direkt cennet mi?
Arkadaş ona da formül bulmuş. O da günahlarını çektikten sonra girecek cennete. Nasıl olsa sekiz kapı var değil mi ya.
İnsanoğlu ahireti de kendi yaşadığı dünyaya benzetip hayal kuruyor.
Arkadaşa dedim ki, ya Allah için şunu desen ya, Allah’ın gönderdiği Kur’an’daki emirlere uyan herkes cennete girecek, niye kendi kendine cennet kriterleri üretiyorsun.
Fazla değil inandım iman ettim diyen insanlar bir kere adam akıllı şu kitabımız ne diyor diye merak edip oluşa olayı çözecek. Amma kim uğraşacak onca işi gücü bırakıp Kur’an okumakla, onu anlamakla?
Oysa ki Allah (CC) adildir, hakimdir ve merhamet sahibidir. Adildir hiçbir kulunu diğerinden ayırmaz. Hakimdir, kulları arasında adil davranır. Merhametlidir, bu yüzden Kur’anı genelde bütün insanlığın kurtuluşu için indirmiş, özel de inanan insanlara emirlerine uydukları takdirde dünyadaki nimetlerinin daha fazlasını ahiret yurdunda vereceğini vaat etmiş. O vaat edenlerin en yücesidir ve Allah vaadinden dönmez.
Haydi kalın sağlıcakla, selam ve dua ile…
