İki insan-bir insanlık
Bizim isimlerle, kimliklerle, etiketlerle işimiz olmaz, olamaz. Bu özellikler insanın dış dünyasına etki eden faktörel dolgunluklar. Biz daha çok insanın iç alemini oluşturan vicdan, merhamet, sevgi, muhabbet gibi erdemli olgunluklara bakarız. İnsanın veya insanlığın içini boşalttığınızda diğer canlılardan hiçbir farkı kalmaz.
Sosyal ve kültürel faaliyetler kapsamında turlar düzenlenmekte. Bu turları düzenleyenler arasında Gebze’mizde örgütlü bir STK da gerçekleştirmekte ve bendeniz de bu turlara katılmaktayım. İyi ki böyle hayırlı işe aracı oluyorlar. Daha önceki yazılarımdan birinde “yol medeniyet” diye yazmıştım. Bu gerçeği bu turlar sayesinde yakında müşahede etme imkanımız oldu. Uzunluğu kaç kilometre bilmiyorum ama Ilgaz’la Kastamonu arasında uzunca bir tünel var ki tünelin tam ortasında Kastamonu iline hoş geldiniz diye kocaman bir levha mevcut. İnsanlığı bir biriyle kavuşturan, kaynaştıran, bu işlere vesile olan kim varsa Allah onlardan razı olsun. Bundan 15-20 yıl öncesi bırakın bir ilden diğerine gitmeyi yanı başınızdaki ile gitmek bile büyük bir külfetti, bu kadar çok da kültürel etkinlikler yoktu. Yol olunca kültür de yol alıyor demek ki. Bütün bu güzellikler madalyanın bir yüzü.
Ben bir arkadaşımın çocuklarıyla birlikte otobüsün birinde yer bulmuştum. Otelde birlikte kalacağımız başka bir arkadaş kendi otobüsüne binmem için ısrar etti, kıramadım o otobüse geçtim. Arkalarda bir yer ve cam kenarında pencere direğinin denk geldiği bir yer. Bizde de fotoğraf çekme merakı var, makinemiz de hazır ama resim çekmeye müsait değil. Tam ortalarda sekiz kişilik koltuklar dört bayan tarafından tutulmuş, hepsinde de tam oturmuyorlar. Aslında bu STK’mızın Türkiye genelinde 60 bine yakın üyesi var, geziye katılan 300 civarında. Hatta baştan isimlerini yazdırmayanlar yer yok diye gelemediler. Uzun süre arkada rahatsız olunca Samsun’da otel çıkışı ortalarda genç delikanlıların arkasındaki koltuklarda oturmak istedim, gençler de abi müsait oturabilirsiniz dediler. Bende çantamı bıraktım koltuğun üzerine. Her biri tek tek oturan o bayanlardan biri gelip benim çantamı alıp bir ön koltuğa koydu. Hanım efendi arkada çok sıkıldım, buraya oturmak istiyorum dediysem de tınmadı bile. Tabi şoktayız, zira hiç kimse oturduğu yere para ödemedi ki babasının malı gibi sahiplensin. Hatta para vermedikleri gibi gelemeyenlerin hakkını da gasp ediyorlar bu hanımefendiler. Artık mecburen arka kapının yanındaki muavinin oturduğu koltuğun yanına oturduk. Gece bir ara uyuklarken muavinin geldiğini fark ettim. Hemen toparlandım, o da otursun diye. Muavinin söyledikleri insanlığın yüzüne atılmış şamardı ama anlayana. Ağabey sen rahat uyu, ben koltuğun kıyısına otururum dedi, utandım elli üç yaşındaki muavinin söylediklerinden. İçimden haykırmak, bağırmak geldi ama kendimi zor tutarak sadece, kardeşim sen niye rahatını bozacaksın ki, medeni zorbalar kendi rahatları için bu kadar insanın hakkını gasp ediyor, sen en doğal hakkından mı vaz gececiksin dedim. Adam utana sıkıla yanıma oturdu fakat medeni görünümlü zavallılar istifini bile bozmadı. Hayat diplomasından nasibini almayan isimlerinin önü etiketli şahıslar medeniyetten uzak kültür gezilerinde sadece bedenlerini gezdirmekten öte bir şey yapmıyorlar. İsminin önünde etiketi olmayan o koca yürekli adam yaptığı işte hem kültürünü geliştirip daha medeni insan olma dersini verdi ama anlayana. Bizim böyle halka tepeden bakan okumuşlara değil bilgisiyle yaşadığı topluma insanlık üretecek diplomalılara ihtiyacımız var.
Haydi kalın sağlıcakla, selam ve dua ile….
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.