Dünya coğrafyasında hemen hemen bütün devletlerin
bir birlerine karşı potansiyel tehlike oluşturduğu bir
gerçek. Dünya tarihin de bunun örnekleri çok. 90’lı
yıllarda doğanların rüyası Avrupa da uzun yıllar savaş
sesleri olmadığından bizim gençlerimize örneklik teşkil
ediyordu modern Avrupa. Tabi 18. YY da Avrupa’daki
savaşlar, iki dünya savaşı kitaplarda okutulduğu için
hikaye gibi geliyordu bu gençlerimize. Kendi içlerinde
pek savaşmayan batılıların İslam coğrafyasında akıttığı
kanıda bu coğrafya insanının cehaletine bağlıyorlardı.
Hiç şüphesiz haklılık payları da var ancak tek gerekçe
cehalet değil, olamaz da. Zira tarihteki en kadim
medeniyetler bu coğrafya da inşa edilmiş, bunu
görmezden gelemeyiz. Asıl tehlike gözlerini kan
bürümüş dünya müstekbirlerinin doymak bilmeyen
iştahları. Bu iştahlarını gidermek için de zaman zaman
zayıf gördükleri ülkelere saldırıp savaşarak veya farklı
yöntemlerle kendi egemenlikleri altına almaya çalışarak
yapıyorlar. Bunun en yeni örneği Rusya’nın üç gündür
Ukrayna işgaliyle hafızalarımızdaki yerini alıyor.
Tarihler boyu tekerrür ettiği üzere Rusya bütün
dünyanın gözü önünde Ukrayna’yı işgal ediyor suç
ortakları sözüm ona güçlü devletler laf salatası
yapmaktan öte gitmiyorlar. Tarihleri gibi kendi kanlı
elleri de temiz değil bu müstekbirlerin. Zelensky çok
güvendi mi bilmiyorum ama ABD’nin Ukrayna’yı
NOTA’ya almak gibi bir derdi olmadığını Bıden büyük
pişkinlikle açıkladı. Onların derdi uzun yıllar sorun
yaşamayan Avrupa’nın doğusunda başlayan bu savaşın
Avrupa içlerine sıçramasını engellemek. Biden da bunu
söyledi zaten “Avrupa’ya yedi bin ek asker
gönderebiliriz.”
Dün akşam gazeteci arkadaş tweeterda “devlet
yalanları” başlığıyla bir paylaşım yapmış.
“İran, Suriye de türbeleri koruyoruz.”
“İsrail, bizi eleştirenler antisemitist.”
“Rusya, Ukrayna’da Rusça yasak, Ruslar soykırıma
uğruyor.”
“ABD, Irak’a demokrasi götürüyoruz.” Liste uzun da biz
Türkiye’ye de yer verip asıl meseleye geçelim.
“Türkiye, Kürt sorunu diye bir sorun yoktur basın
özgürdür, Avrupa bizi kıskanıyor.”
Buraya kadar her şey güzel, ben de zaten çoğu zaman
güçlü devletlerin bu yalan söylemlerini eleştirmişimdir.
Lakin adil olmak adına buradaki farkı da izah etmek
gerekiyor. Güçlü devletler bir yeri işgal etmek için önce
psikolojik savaşla alt yapısını oluşturup sonra da saldırıp
oraları zapt eder. Bu yalan söylemler dünya kamuoyunu
oyalamaya yönelik taktiktir. Dün ABD’nin Irakta yaptığı
gibi bugün de Rusya Ukrayna da yapıyor.
Elmalarla armutları karıştırmamak lazım. Türkiye de bir
Kürt sorunu olduğunu düşünmüyorum. Basın özgürlüğü
ise belli bir etnik kimliğe yapılmıyor, işlerine gelmeyince
kendilerinden olanlara bile yaptıkları bir uygulama.
Devletlerin ve iktidardaki temsilcilerinin böyle bir
refleksi her zaman vardır. Geçmişte devlet güvenlik
mahkemelerini bu yüzden eleştirmiştim. Devlet milletini
koruduğu zaman kendisini de garantiye almış olur.
Benim birçok Kürt arkadaşım var, hepsi de bu ülkenin
okullarında üniversitelerinde okumuş, teröre
bulaşmamış devlet kademelerinde en iyi yerlere
gelmişlerdir. Yeri gelmişken şunu da belirtmekte fayda
var, ben Türk anne-babadan doğmuş, kökenim
Türkmen boyu olan Türküm. Hayatım boyunca hiçbir
zaman bunu ırkçı söylemlere kurban etmedim, etmem
de. Yaş itibariyle ülkemin elli yıl öncesini de bilen
biriyim. Bizim çok güzel, insani örf, adet ve
geleneklerimiz var. Bugün birileri bunları unutup
istismar ediyor diye geçmişimizi de inkar edemeyiz.
Yıllardır bu coğrafya da kardeşçe yaşadık, yaşamaya da
devam edeceğiz. Eğer Kürtlere karşı bir haksızlık
yapıldığını iddia eden varsa bilin ki engelli bir Türk
vatandaşı olarak en büyük haksızlık bana yapıldı beyaz
Türkler tarafından. Bu yüzden yıllarca sosyal medya
hesaplarımı “Beyaz Zenci” olarak kullandım.
Bu bağlamda Rusya-Ukrayna savaşını tekrar gözden
geçirmek gerekir. Ukrayna’nın doğusunda Rus yanlısı
ayrılıkçılar olduğu gibi Rus yanlısı Kadirovun
Çeçenistan’ı da şuan aktif savaşın içindeler. Güçlü
devletlerin her zamanki taktiği böl, parçala yut bu
savaşta da kendini gösterdi. Ülke olarak coğrafyamız
tam da böyle bir ateş çemberi içinde. Ufak kıvılcımların
çok büyük felaketlere kapı aralayacağı da bilinen bir
gerçek. Böylesi zamanlar da itidalli olmak, aklıselimle
hareket etmek gerekir. Sonuçta filler tepinir olan
çimenlere olur misali savaşların mağdurları hep
kadınlar, çocuklar ve yaşlılar olur. İktidarlar her zaman
değişebilir ama ülke gerçeği öyle ucuz ve kolay
değişmez. İnsanlık dışı yöntemlerle değiştirmeye
kalkmak telafisi olmayan sonuçları doğurur. Bunun
vebalini ne insanlığa anlatabiliriz ne de ahirette hesabını
verebiliriz.
Haydi kalın sağlıcakla, selam ve dua ile…..
