Siyaseti ve sistemi bilmeyenler sabah akşam sosyal medya üzerinden havanda su dövüyor. Zannediyorlar ki iktidar değişince her şey değişecek. Bendeniz 58 yıllık ahir ömrümde hiçbir değişiklik görmedim, görebilene de aşk olsun. Halkın en büyük sıkıntısı ekonomi. Eşelmobil uygulamasıyla halka en iyi zammı rahmetli Erbakan hoca verdi. Lakin sistem hocayı yerken kimsenin sesi çıkmadı. Bu günlerde herkes rahmetli hocayı anar oldu. Şimdi de tutturdular Erdoğan gitsin diye. Ne değişecek?
Gençlik yıllarımızda sistemin üç saç ayağından bahsedilirdi. Ne üçü ne beşi daha fazlası var olduğu için güç dengeleri üzerinden yine en çok mağdur olan gariban halk. Bir defa şunun altını kalın çizmek gerekir, siyasi partiler sermaye ile halk arasında dengeyi kurmak için varlar. Vatandaşın görevi dengeyi kim daha iyi kursun oylaması. Demokrasideki güçler dengesinde zincirin son halkası vatandaş. Gelir dağılımında da en az pay son halkaya düşüyor. Bunu görün artık ey halkımız.
Asgari ücrete, emekli işçi ve memura yapılan zamları da bu anılan kesime yapıldığı zannediliyor. Ak parti en gerçekçi zamları bundan önceki yıllarda % 2-2,5’larla yapıyordu. Bugün yapılan % 40 zam aslında emekliye yapılan zam değil piyasadan para toplama ameliyesi. Emekliye kalan kısmı yine ölmeyecek kadar yetinecekleri % 2-2,5 civarı. Enflasyona ezdirmiyorlar ya! MB başkanı enflasyona etki eden birinci faktör enerji girdileri diyor. Enerji kaynaklarının kahır ekseriyeti devletin elinde. Emeklinin aldığı zamlar cebine girmeden de kontrolsüz piyasanın simsarları parsayı toplamaya başladı bile. Emekliyi savunacak bir merci yok nasıl olsa.
Asgari ücretliyi bile savunan var. Henüz işe başlamayanlar olsa da geleceğin sendikalıları potansiyel müşterileri olduğu için sendikalar kıyasıya mücadele ediyor onlar için. Deve gelecek yerden keçi esirgenmez, değil mi ama? İşi öyle büyüttüler ki artık tavuk kaz eski hikaye. Siyasiler sermayeyle vatandaş arasında denge unsuruysa sendikalar da devletle çalışan arasındaki denge unsuru. Bir birlerinin değirmenine su taşıyorlar, arta kalanı da aziz milletleriyle paylaşıyorlar. Sermaye ve devletten sonra en güçlü yapılar sendikalar. Mal varlıkları dudak uçuklatır.
Bazı dernekler, vakıflar hatta cemaatler de bu sistemin alt kümeleri olarak sistemdeki yerlerini alırlar. Mütevazi bütçeleri varmış gibi görünse de zamlardan zumlardan pek etkilenmeden hayatlarını idame ettirirler. Toplumsal işlevleri nedeniyle sıralamada burada yer aldılar ama bunlardan daha büyük bütçeli sömürü çarkları da var.
Spor kulüpleri belki sendikalardan daha büyük bütçelere sahip dev kuruluşlar. İş adamları, holding sahipleri babasının hayrına kulüplere başkan olmuyor, değil mi? Özellikle futbolda trilyonluk bütçeleri var ama millete faydaları yok. Üstelik borç batağındayken bile milyon dolarlara Avrupa’nın yaşı geçmiş işi bitmiş futbolcularını transfer ediyorlar. Hangi parayla? Şampiyonluk dışında hiçbir beklentisi olmayan on binerce taraftar onlarca para ödeyip maça gidiyor % 2-2,5 zammı beğenmeyip iktidarı topa tutuyor. Şampiyon olamayan takımını eleştirsen ya!
Daha derinlere inmeden günümüzün büyük çoğunluğunu işgal eden görsel zevk konforumuza da değinip geçelim. Evet maalesef özellikle emeklilerin esnaflarımızın kahir ekseriyeti günlerini tv başında geçiriyor. Berber, bakkal gibi küçük esnafımızın neredeyse çoğunluğu veli nimeti olan müşterisi geliyor adam tv den gözünü alamıyor. Zevk meselesi, bizi ilgilendirmez ama ninnilerle avutulduktan sonra cebindeki para eriyince sağa sola çemkirmeyecek. Sistemi ve siyaseti bilip ona göre hareket edecek. Yoksa havanda su dövmeye devam eder giderler.
Bu tartışmalar daha çok su götürür, bunlardan daha fazlası da var da biz kendi tezimize değinip yazıyı bitirelim. Ak parti öncesi koalisyonlardan dolayı Türkiye siyasetinde bir tıkanma oldu. Geleneksel olarak ya bir darbe ile bu aşılacak ya da Ak parti gibi bir partiyle biraz halk yararına bir şeyler yapılıp toplum rahatlatılacak, dünyaya bir sinerji sunulacaktı. Çünkü Erdoğan bunun için biçilmiş kaftandı. Hedefleri olan idealist bir isim. Bunun için kontrollü bir şekilde önü açıldı. Zaman zaman da diş gösterilip hımmm yapıldı. Ama başka alternatifleri de yoktu. Hala da bulabilmiş değiller.
Gelelim milletçe gafletimize. Erdoğan içeride birileriyle bilek güreşi yaparken bir yandan da gerçekten milleti menfaatine bir şeyler yapmaya çalıştı. Sistemi ve siyaseti bilmeyenler bunu ebedi devam edecek sandılar ve müthiş rehavete kapıldılar. Kendilerine verilen kısıtlı demokratik hakları ilelebet devam edecek sandılar. Gel keyfim gel diye adeta bu fırsatları hoyratça harcadılar zevki sefada, kara günler düşünülmeden. Hala da düşünmeden yaşayanlar var.
Biz dış güçlerden bahsederken bazılar alay ediyorlardı. Oysa bütün dünya da aynı anda başlatılan salgın süreci bütün ekonomileri alt üst etti. Elan Musk bile “paranın gözümün önünde eridiğini görüyorum” demekten kendini alamadı. Kaldı ki kendisi de dünyayı yöneten beş bin aile içerisinde yer alan biri olarak söylüyor bunu.
Hemen akabinde ki daha salgın sürecine son vermeden Ukrayna-Rusya savaşı sahneye kondu. Tabi bu da krizin boyutlarını kat be kat artırdı. Sıra yeniden bölüşmeye geldi. Yıllardır bağırlarında yer alan İsveç ve Finlandiya’yı apar topar NATO’ya almaya karara verdiler. Yine yıllardır AB kapısında beklettikleri Türkiye’yi de bir hafta ikna edip masaya oturttular. Sürekli de Rusya’ya gözdağı verip üçüncü dünya savaşından bahsetmeye başladılar. Çıkar mı, bunu zaman gösterecek.
Lütfen biraz gerçekçi olalım, gerçeklere göre yaşayalım. Yoksa eskilerin deyimiyle, elden gelen övün olmaz o da vaktinde bulunmaz. Türkiye gibi alaturka demokrasilerde vakti kestirmeniz de mümkün değil zaten. Siz, siz olun anlamsız kavgalardan uzak durun boş işlerle uğraşmayın. Kitap okuyun kitap. Güzel bir sözle noktalayalım yazıyı. Rahatınız bozulmasın diye hangi doğrudan vazgeçtiyseniz; o fiyata satıldınız demektir.
Haydi kalın sağlıcakla, selam ve dua ile…
Not: Artık iyice yaşlanıyoruz aziz dostlar. Ya da hayat bizi çok hırpaladığından olsa gerek her güne bir yazı yazan bendeniz artık bir yazıyı iki günde ancak yazabiliyorum. Benden daha yaşlı insanların hayat sevgilerine gıpta ile bakıyorum. Rabbim ömürlerine ömür katsın lakin ben onlara göre genç yaşta yaşlandım, takatim kalmadı desem yeridir. Artık yazılar ne kadar devam eder Allah bilir.
