Sâhi, siz 'O' musunuz?
Çalkantılı bir haftayı geride bıraktım.
Anamı toprağa verdim. Acısını yaşayamadan bir çınarın devrilişi sırasındaki çatırtıyı duydum.
Ozan Arif Hakk’a yürüdü… Birbirine karışan acıları yaşamadan oğlumun nişan yüzüğünü taktım.
Her biri gerçek, acısıyla tatlısıyla yaşanılan olaylardı. Karıştı birbirine…
Lâkin !...
Bu yazacaklarım, belki bir ülkücünün fikirlerinin ne kadar erozyona uğrayabildiğinin göstergesi…
Belki menfaat çadırına gizlenmenin, doğrular ile olması gereken yüzleşmesinin engellenmesi…
Belki de korkusunun, milli ve manevi duygularının önüne geçişinin simgesi. Her ne ise çok acı…
C5 şiirini dinledik yıllarca… Mamak zindanlarında filistin askısında ki Muhsin Yazıcıoğlu ile yaşadık o anları sanki… Tabutlukta Başbuğ Alparslan Türkeş’i görür gibi olduk…
Destan o kadar etkileyi iki şişeyi kıçımızda hissettik bir an.
Ölmez bu hareket, ölmez bu dava derken, cümleyi her bitirişimiz de üç hilal gönderinin bir kat daha yükseldiğini gördük yıllarca…
Düşündüğünü çekinmeden söyleyen, düşündüğü gibi yaşayan Ozan Arif (Şirin)’imizi ebediyete uğurladık Türk Milleti olarak…Yastayız, millet yasta !...
İçimiz buruk!...
“Mehmedim” ile ülkücü camianın içerisine kartal gibi dalan hemşehrim Öztunç… Yansın artık Üsküdar. Umurumda değil… Leke’ni okumuyoruz artık. Küskünüm sana.
“Başbuğlar ölmez”, “Türkiyem” daha niceleri… Biliyor musunuz artık Yıldızdoğan’ı da dinlemiyorum…
Ahmet Şafak, Ali Kınık vs. vs. Artık siz benim dünyamda yoksunuz… Tıpkı Ozan Arif’in helalliğin de olmadığınız gibi. Yaklaşık 15 bin ülkücü gönüllü kendi imkanları ile oradaydı… Taşımalar la ne kadar insan toplayabileceksiniz merak ediyorum.
Kendi adıma konuşuyorum. Artık benim küçücük dünyamda sizler yoksunuz. Ülkücü olarak tanıdığım, hayal kırıklığımın nedeni sizler yoksunuz…
Merakımdan soruyorum sadece…
Sahi, sizler “O” musunuz?
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.