İnsan kitap okumalı, çok kitap okumalı, hem de her kitabı okumalı, kendi gerçeğini aramalı, kendi gerçeğini bulmalı. Kitap okuyup da kendi gerçeğiyle buluşamıyorsa ya az okuyor, ya tek tip kitaplar okuyor, ya da okuduğu kitabın fikirlerinin esiri olmuş demektir. Okumak da bu değildir zaten. Hele bir de kainat kitabını okumaktan mahrumsanız artık yaşadıklarınıza kılıf aramak için okur, okuduklarınızı doğru kabul eder, kestirmeden kendinizi rahatlatır, kurtulursunuz. Başınıza gelen her şeye de imtihan der geçersiniz.
İlk okuldan başlayıp üniversite bitene kadar bir çok ders kitabını okuruz. Sınav zamanı da okuduğumuz kitaplardan çıkabilecek sorulara ayrıyeten çalışırız ki imtihandan iyi sonuçlar alalım. Hatta dersin hocasıyla aramız iyiyse nerelerden soru çıkabileceğini sorar ona göre hazırlanırız. Bazıları da kopyayla bu işi bir yere kadar götürür. Asıl sorunda bilginin uygulama alanı olan iş hayatımızda karşımıza çıkar. İstediğimiz sonucu alamamışsak artık etrafta suçlu arar dururuz. Hepimiz öğrenci olduk, hepimiz aynı yollardan geçtik, kimse kimseyi kandırmasın.
Günümüzde bu kişilik toplumsal kimlikler olarak önümüze çıkıyor ve çözümsüz sorunlar üretiyor. Ve maalesef dini çevrelerde bu imtihan diye geçiştiriliyor. İmtihan olduğumuz bir gerçekte paydaşları bizler olmamıza rağmen bunu sadece Allah’a atfetmek ucuz bir tercih, sorumluluktan kaçıştır. Her ne kadar toplum nezdinden söylendiği gibi “iyi olursa Allah’tan, kötü olunca kuldan “ bilmek dolaylı olarak da “hayrın ve şerrin Allah’tan geldiği” inancıyla yine suçu Allah’a atmak olur. Bu İslam inancıyla da bağdaşmayan bir durumdur.
Sözü yazının başındaki kitap okumaya getirecek olursak, İslam coğrafyasında Nebevi Risaletten günümüze öyle çok kitaplar yazılmış ki Müslümanların kafası karışık. Her cemaat, her tarikat, her oluşum kendi kitabını yazmış, kendi Müslüman protipini üreterek yek diğerini yok sayıyor, hatta ölü eti çiğnemek olarak adlandırılan Müslüman kardeşini tekfir etmeye kadar işi götürüyorlar. Yaptığımızın doğru olduğuna ve doğrunun yardımcısı Allah olduğuna inanıyorsan bu endişe niye? Allah bile kitabında doğruları dayatmayıp tercih ve seçme hakkı verirken sizler kim ve ne adına kendi doğrularınızı dayatıyorsunuz? Allah tamamladığım dediği nuru kıyamete kadar koruyacağını ilan etmesine rağmen sizler böyle yaparak dini koruduğunuzu mu zannediyorsunuz? Bakın İslam coğrafyasının hali pür melaline, her farklı Müslüman gruplar bir birleriyle çatışma halinde. Rahmet olarak gönderilen dini kişisel imtihanlarımızla zahmete, külfete çevirmek kimin haddine? Unutmayalım ki imtihanları da kendi ellerimizle tercih ediyoruz.
Haydi sağlıcakla kalın, takipte kalın. Selam ve dua ile…