İzleyeni var mıdır, popülaritesi ne kadar bilinmez ama ilginç konusuyla dikkat çeken ÖMER dizisinin sekizinci bölümünü de izledik geçtiğimiz günlerde Star televizyonunda. Ortanca oğlumun adı da Ömer olduğu için ilk bölümünden beri izliyor bendeniz, merak.
Depremden yeni çıkmışız, seçim sathı mahalline girmişiz sırası mı şimdi televizyon dizisinin diyebilirsiniz. Depremin yaraları sarıldıkça başka afetler geliyor üstümüze. Şimdi de sel felaketiyle uğraşıyor deprem bölgesi. Allah yar ve yardımcıları olsun. Seçim işlerine de pek girmek istemiyorum açıkçası. Bakalım ne kadar kaçabileceğim. Kaldı ki haber kanallarının kalemşörleri her akşam seçimle ilgili günün gelişmelerini saatlerce anlatıyorlar, bir de biz sıkmayalım sizi.
Öyle çok dizi izleyen biri de olmadığımı bu köşeyi takip edenler çok iyi bilir lakin evladımızın adı da Ömer olunca izleyelim bakalım dedik. Tabi ki diziyi anlatmayacağız sizlere, önemli detaylardan bahsedip toplumsal gerçekliğine ışık tutmaya çalışacağız.
Reşat hoca İstanbul da büyük camilerden birinde imam. Küçük oğlu Ömer de hem müezzinlik yapıyor hem de bir okulda din derslerine giren öğretmen. Kızı Nisa Reşat hocanın karşı çıktığı bir evlilik yaptığı için babayla arası bozuk. Büyük oğlan Tahir babanın baskısıyla zoraki Reşat hocanın kalıplarında hareket etmeye çalışan bir evlat. Evin annesi öldüğü için babaanneye Reşat hoca ve Ömer bakmakta. Ömer zaman zaman sahilde dolaşıp kara kalem resim çizmekte.
Böyle bir günde resim çizerken sahilde Gamze ile karşılaşır. Gamze eşinden boşanmış, oğlu Tuna ile annesinde kalmakta. Tuna aynı zamanda Ömer’in öğrencisidir. Bu durum Gamze ile Ömer’in yakınlaşmasına sebep olur. Tabii zamanla önü alınmaz aşka dönüşür bu yakınlaşma. Ömer hem bekâr hem de dindar bir ailenin çocuğudur. Ailelerin buna tepki göstereceğine hiç aldırış etmeden bu birliktelik devam eder.
İlk duyan ve tepki gösterip Ömer’e tokat atan Reşat hoca olur. Ama bu tokat Ömer’in Gamze’ye daha çok bağlanmasına da sebep olur. Nisa beş çocuğuyla kocası tarafından terk edilmiş, üstelik dükkân açması için Ömer’in çektiği kredi ve bankadaki birikmiş paraları da alıp kaçar. Nisa zor günler geçirir ama bunu herkesten saklayıp soranlara da yalan söyleyerek geçiştirir. Bir kere yalan söyleyen hep söyler ve yalanlar zinciri peş peşe gelir. Bu da kişiyi içinden çıkılmaz döngüye sokar. Nisa Gamzelerin kiracısıdır, evi boşaltırsa Gamze oturacaktır. Ama buna imkân yoktur. Bu da Ömer’le Gamze’nin daha çok karşılaşması demek oluyor.
Oho anlatmayacağız dedik film anlatıyoruz, değil mi? Değil, film içerisindeki sübliminal mesajları anlamak için dizideki bazı bilgileri paylaşmak zorundayım. Zira konu bizim toplumsal yaramız olduğu kadar toplumsal gerçeğimiz. Doğrularla yanlışların iç içe yaşandığı toplumumuzda ne din doğru anlaşılmış ne de modernizm kendini ifade edebilmiş. Yanlışlar sarmalı ikisini çatışan anlayışlara büründürmüş sürekli kavga halindeler.
Baskıyla veya serbest bırakarak çocuklarımıza din anlatamadığımız gibi modernizmin de alternatif yaşanabilir bir hayat sunduğu söylenemez. Gelenekçi din öğretisinin baskıcı tutumu genç nesilleri dinden uzaklaştırmasının yanı sıra modernizmin pahalı yaşam araçları onları toplumsal bunalıma ittiği gerçeğini artık görmemiz gerekiyor.
Ömer ve çevresi böylesi bunalımı anlatan figürler. Filme eleştiriler var mı bilmiyorum ama 75 yaşındaki annem sosyal medya da duymuş “İslam’a saldırı varmış”. İşin gerçeği, evet yanlışlar var fakat saldırıdan çok toplumsal gerçeğimizi anlatmaya çalışıldığı da bir gerçek. Ömer, zaman zaman Kur’an dan örnekler vererek babası Reşat hoca ve ağabeyi Tahir’le ters düşse de kendisi de nefsine yenik düşüp Kur’an öğretisine ters düşmekte. Buna mukabil Nisa’nın kızı Emine örneğinde olduğu gibi “benim hiç erkek arkadaşım olmadı. Onunla birlikte gezip dolaşmak, kafeler de çay içip hiç yemeğe çıkamadım” serzenişi ile baba parasıyla lüks hayatın girdabına itilerek bunalıma teşvik ediliyor olması da başka bir gerçek.
“Kadına dişiliği üzerinden değil kişiliği üzerinden yaklaşılması” gerektiği Kur’an’i bilgisini hatırlatan Ömer babasını şaşırtırken ağabeyi Tahir’in tepkisini çekmekte. Kendi özelinde ise baskıyla da olsa istemediği ve fakat kendisine daha uygun olan nişanlısı Süreyya’ya rağmen yaşça kendisinden büyük, boşanmış ve çocuklu Gamze de ısrar etmesi Kur’an ahlakına uymayan bir yaklaşım. Hal böyle olunca hem kendi dindar ailesinin hem de bunlara nazaran biraz daha modern olan Gamze ve Süreyya’nın ailesinin tepkisini çekmekte. Her Ömer Hz. Ömer değil.
Dizi hala devam etmekte, ne kadar daha devam eder veya ileri ki setler de nelerle karşılaşacağız bilinmez. Lakin toplumsal gerçekliğinin yanı sıra arada verilen subliminal mesajlarını eleştirerek de izlemeye devam edeceğim. İzleyenler veya izleyecek olanlara da tavsiyem, geleneksel din öğretisinin bilgilerine sahip olsanız da dizide de eleştirilen bu bilgileri Kur’an ile teyit ederek gözden geçirmenizi isterim. Hakikat ancak böyle anlaşılır.
Hadi kalın sağlıcakla, selam ve dua ile…
