7 Haziran 2016... Son genel seçimlerin üzerinden tam bir yıl geçti. Bu tarihte İstanbul'da meydana gelen terör olayı ile birlikte toplam 524 şehit verdik.
Tam 524 vatan evladı... Öksüz ve yetimleri dâhil edersek yaklaşık 2000 kişinin canı yandı. Üçyüzün üzerinde ocak söndü. Söndürüldü... 2000'li yıllarda terör bitmiş iken, siyasi emeller uğruna açılım adı altında hortlatılan terör, Ankara, İstanbul gibi metropol şehirlerimize de sıçradı.
Hiç bir neden yok iken, yapılan darbe ile Başbakanı'nı asan bu devlet, eli kanlı terör örgütü PKK'nın elebaşı, 30 bin kişinin katili Ermeni Apo'yu pansiyonda beslemeye devam ediyor. İstendiği takdirde bir gecede kanun çıkaran yüce meclis bu konuda kayıtsız, sessiz. Pansiyon kelimesini kullanıyorum özellikle. Çünkü yapılan son düzenlemeler ile televizyonundan tutun, özel görüşme odasına varana kadar bir çok imkan, adı açılım olan bu süreçle sunuldu. Bebek katili demek yasaklandı. Öyle ki, kışkırtma sebebi diye Türk bayrağı ile bir kişinin caddede dolaşması bile suç sayıldı kimi yerlerde. Sonuç ortada.
Meşhur Habur karşılaması ile şehre inen teröristler, askerimin, polisimin önünden valiler talimatıyla sallana sallana geçen teröristler hain emelleri doğrultusunda masum halkımızı, askerimizi, polisimizi şehit etmeye devam ediyor.
Her zaman kazanalım bu adamları diye verilen bu tavizler üçer-beşer can olarak döndü geriye. On yıl öncesinde zaten vilayetimiz olan şehirlere tekrar Türk bayrağı asarak sevindik. Ne zaman verildiği bilinmeden. Ve bir konuya anlam vermekte zorlanıyorum. Evlerinin önüne hendekler kazınırken görmedim diyenlerin evleri devlet eliyle yenileniyor. Şehitlerimizin evleri göz önünde bulundurulmadan. Ve bu bölgede ahırlarında hayvanlarını elektrikli ocakla, klima ile ısıtanların kaçak elektrik bedelleri cebren, üstelik kanun çıkartılarak yine günü gününe faturalarını ödeyen, dar gelirli Türk halkından tahsil ediliyor. Bu halkın içinde orada şehit düşen kardeşimin ailesi de var. Ben anlam veremiyorum. Ya siz?
Masum Kürt halkı tabi ki başımızın üstünde. Yine diyoruz ki Türk-Kürt kardeştir, ayrım yapan kalleştir. Ancak içlerindeki masum görünümlü hainlerin cezalandırılması kaydıyla. Artık aldanmayalım, aldatılmayalım diyorum kısacası.
YÜREĞİMİZ BİR...
Doğunun batının ne anlamı var
Türk’ü,Kürt’ü, Laz’ı yüreğimiz bir.
Tümü Türk Milleti tek bayrağı var
Türk’ü, Kürt’ü, Laz’ı yüreğimiz bir.
Çanakkale harbi ortak imzamız
Hepimizi örter tektir semâmız
Dört bir yerde aynı kutsal Cumâ’mız
Türk’ü, Kürt’ü, Laz’ı yüreğimiz bir.
Neşemiz ortaktır hüznümüz ortak
Vatan için akan kanımız ortak
Dilimiz, dinimiz sözümüz ortak
Türk’ü,Kürt’ü, Laz’ı yüreğimiz bir.
Aynı dağda gezer ozanlarımız
Aynı soydan gelir kızanlarımız
Oyuna gelmeyiz! Falanlarımız
Türk’ü, Kürt’ü, Laz’ı yüreğimiz bir.
Kız aldık kız verdik böyle kök saldık
Aynı sudan içtik nehire daldık
Yolda beraberdik, beraber kaldık
Türk’ü, Kürt’ü, Laz’ı yüreğimiz bir.
Aynı Hakk’ın kulu hâdimleriyiz
Vatan’ın sahibi hâkimleriyiz
Birliğin sebebi hükümleriyiz
Türk’ü, Kürt’ü, Laz’ı yüreğimiz bir.
Sakarya mız aynı aynı diclemiz
Sarayımız aynı aynı hücremiz
Kimsesizler duysun vardır kimseniz
Türk’ü, Kürt’ü, Laz’ı yüreğimiz bir.
Minareler aynı ezanla kükrer
Ehl-i Salib duyar yerinde titrer
Maşası onların kandilli itler.
Türk’ü, Kürt’ü, Laz’ı yüreğimiz bir.
Naim sözün özü birliğe çağrı.
Bir daha yanmasın milletin bağrı.
O it ölmedikçe dinmez bu ağrı
Asya’dan bu yana süreğimiz bir.
Türk’ü, Kürt’ü, Laz’ı yüreğimiz bir.
19.10.2010 – 02:00 / Bedrettin Naim Arslan
2010 yılında yine bir terör olayı sebebiyle yazmıştım bu şiiri. Terör lanetini başımızdan def edecek çözüm de burada.
Benden söylemesi...