9476,20%0,82
38,92% 0,13
44,03% -0,07
4121,03% -0,52
6643,34% -0,27
Güneş açıklamasında, “Bugün İçişleri Bakanlığı’nın yanıtlaması istemiyle bir yazılı soru önergesi verdik. Soru önergesinde dış basında; Suriye’deki iç savaşta 20’si muhalif çatışmacı 15’i sivil en az 35 Türk vatandaşının ve bununla birlikte Libyalı, Tunuslu, Suudi Arabistanlı, Ürdünlü, Kuveytli, Çeçen, Filistinli, Azerbaycanlı, Lübnanlı ve daha bir çok ülkeden yüzlerce çatışmacının öldüğü haberleri çıktığından bahsettik.
İçişleri Bakanı’na Suriye’de kaç Türk vatandaşının öldüğünü, bunların kimliklerini ve Suriye’ye nasıl geçtiklerini sorduk.” Dedi. Hurşit Güneş, “Suriye’de barışın olabilmesi için dış güçlerin Suriye’den ayıklanması bir zorunluluktur. Öteden beri CHP olarak biz bunu savunmaktayız. Silahlı hiçbir yabancı unsur Suriye’de bulunmamalıdır... Ne Lübnan’daki Hizbullah mensupları, ne de Libya’dan veya Suudi Arabistan’dan gelen El Kaideci teröristler.Ne Türkiye’nin silahlı yardımı Suriye’ye girmelidir, ne de Rusya’nın silahlı yardımı.
Suriye’de 4 milyon insan evini terk etmiş; mülteci 1,5 milyon Suriyeli evini terk ederek yurt dışına çıkmış; 8,3 milyon Suriye vatandaşı ise insani yardıma muhtaç duruma düşmüştür. Suriye’de barışın yeniden sağlanabilmesi için ülke içindeki tüm tarafların bir araya geleceği bir konferans düzenlenmelidir, öteden beri CHP’nin tezi budur. Suriye’deki yönetimi bir Nusayri rejimi olarak niteleyen ya da görenler kör ya da sakat bir bakışa sahiptir. Asıl böyle görenler mezhepçidirler. Suriye’deki rejim aslında baskıcı Baas rejimidir. Suriye’deki iç savaş ise mezhepsel bir niteliğe dönüşmüştür. Suriye’deki nüfusun yüzde 12’si Alevi olmasına rağmen İngiltere merkezli Suriye İnsan Hakları Gözlem Örgütü’ne göre en az 100.000 ölünün % 45’i Alevidir. Rejim bir Alevi rejimi olsaydı bu kadar Alevi ölmezdi.
Yoksa muhalifler mi, El Nüsra mı Alevi katlediyor? Bunu sorgulamanın zamanı gelmiştir!” dedi.
Güneş, “Diğer bir konu da Reyhanlı’dır. Reyhanlı emniyet müdürünün neden görevden alındığı konusu hala açıklığa kavuşmamıştır. Basında yer alan Jandarma Genel Komutanlığına ait gizli yazının içeriğinden Reyhanlı’daki patlayan bombanın failinin El Nüsra cephesiyle ilişkili olduğu anlaşılmaktadır. Bu durumda Cumhuriyet Savcılığı’na intikal eden Reyhanlı olayı dosyasının bu yönüyle incelenmesi gerekirken; Dış İşleri Bakanı Sayın Davutoğlu’nın dosyanın derhal avukatlığına soyunup “faillerin yakalandığını, olayın El Nüsra cephesi ile hiçbir ilgisinin bulunmadığını” belirtmesi şaşırtıcıdır. Belgeleri hiç incelemeden, hiçbir biçimde belgeleri okumadan İçişleri Bakanı’nın değil, Dış İşleri Bakanı’nın anında cevap vermesi gayet manidardır. Bu çok açıkça; Davutoğlu’nun bir gaflet göstererek suç üstü yakalanmasıdır. Bu dış politika bugün Suriye’nin içine düştüğü trajik durumun en önemli etmenlerinden biridir. Genel Başkanımız Sayın Kılıçdaroğlu’nun da dediği gibi; Reyhanlı’da ölen 51 kişinin de gerçek sorumlusu aslında bu hükümettir. “ dedi.