Yıllarca bizlere tarih adı altında hep hikâye anlattılar.
Çocukluğumdan beri öğretilene bakıyorum da meydanı boş bulup nasılda kandırmışlar bizleri.
Ve halada kandırıyorlar.
Kimini kahraman ilan etmişler kimini hain.
Ama aslında hainmiş kahraman olan ve kahraman imiş hain olan...
Yani tersine çevirmişler işleri.
Toplumun nabzına göre şerbeti vermişler.
Yalan dolanla bir tarih kurmuşlar.
Hem de gerçek tarihi anlatmayı bile yasaklamışlar.
Osmanlı ecdadımız karalanmış, Müslümanlar karalanmış ama İngiliz kafasına sahip olanlar aklanmış.
Öyle yalanlar atmışlar ki, kendi çıkarlarını yürüten insanlar için neredeyse yeryüzünün direği gibi topluma empoze etmişler.
Hâlbuki bizim kahraman bildiklerimizin öyle işleri varmış ki nerdeyse ülkeyi satıyorlarmış.
Osmanlı ceddimizi anlatmazlardı bize okullarda.
Biz bir Fatih Sultan Mehmet ismini arada duyardık.
Ama düzenin adamları ve düzenin kendi çarklarını döndürenleri her gün her an her saat duyar olmuştuk.
Keşke doğrular anlatılsaydı dedim ama şükürler olsun ki bizler doğrusunu da öğrendik.
Ve şimdi diyorum ki;
İşte Siyonizm böyle lanet bir şeymiş yeryüzünün mikrobu olan bu zihniyet ülke ekonomisi, dini, ananesi, siyaseti ne varsa bozduğu gibi tarihini de bozmuş.
Siyonizm’in uşakları bize yıllarca masal okumuş.
Yok, şöyleymiş yok böyle diyerek masal kahramanları üretmişler.
Asıl kahramanları ise gizlemişler.
Evet, tarihimiz şanlı bir tarih ama nerede güzel ve şanlı bir iş yapmışsak o şanlı iş şansız namsız adamların üzerine ihale edilmiş ve böylece masal kahramanları türemiş.
Hâlbuki asıl kahraman olan ama kahramanlık tutkusundan uzakta kalan yiğitler ise geri atılmış.
Sokakta buldukları adamı bize şövalye diye getirmişler.
Tarihin üzerine böyle kara leke serpenler yarın bir gün tarihteki yerlerini alıp lanetle anılacaktır.
Çünkü adalet er ya da geç zuhur edecektir.