Ahmet DEMİRKAYA

Tarih: 23.10.2017 14:33

Zannetmeyin Bilin

Facebook Twitter Linked-in

İnsanlar arasında en çok kullanılan fiillerden birisi olan 'zan' medeni hukukta hukuki terim olduğu kadar dini açıdan da fıkhi hükmü gerektiren bir eylemdir. Fakat bu kelimenin toplumda sık kullanılmasının asıl nedeni kelimenin anlamı hakkında çok bilgi sahibi olunmadığı ve en kolay savunma aracı olarak kullanılmasıdır. Her iki açından da aynı sonucu ifade etmesine karşın dini literatürde Sui (kötü), Hüsnü (iyi) zan olarak adlandırılması inançlı insanlar tarafından daha çok kullanıldığını söylemek abartı olmasa gerek.

Gerek hukuki açıdan gerekse fıkhı açıdan ne olduğuna bakmadan önce “zan”ın ne olduğuna kelime anlamıyla başlamak lazım. Türk dil kurumu dahil taradığım birkaç sözlükte kelimenin anlamı aşağı yukarı hepsi aynı  bilgiyi vermiş. Ben kısaca özetliyorum, ZAN : Gerçeğini bilmeden ihtimal üzerine hüküm verme, bu yolda verilen hüküm,sanı. TDK bunu birleşik fiil olarak tarifle, bir şeyle suçlanmak, sanık durumunda olmak olarak ifade etmiş. Arapça bir kelime olması sebebiyle bu fiilin başına sıfat ekleyerek sıfat tamlaması şeklinde kullanılması da Kur’an’da birkaç yerde geçen ayetlerin açıklamasında kullanılmış. Hangi şekliyle bakarsak bakalım, gerçek olmadığı, gerçek sanıldığı anlamını göz ardı etmemek gerekir. Asıl önemli olanın ise ortaya çıkan kötü bir sonuçta nasıl davranmamız gerektiğini anlatmaktadır bu kelime.

Hukukta, işlenmiş bir suça, suçüstü dahi olsa suçlanan kişi hakkında delillerin ortaya konulması esastır. Suçlanan kişi suçu ispat edilene kadar mahkum değil sanıktır. Yani suçlu olduğu zannedilir. Esas fırtınaların koptuğu yer dini çevreler. Özellikle Hucurat süresi 12 ayetin tefsirindeki farklı tercümeler. Ben müfessir değilim ancak birkaç farklı tefsirden bu ayetin açıklamasına baktım. Ne diyor ayet; “Ey iman edenler! Zandan çok sakının. Çünkü zannın bir kısmı günahtır. Birbirinizin ayıplarını araştırmayın. Birbirinizin arkasından gıybet etmeyin. Sizden biriniz ölü kardeşinin etini yemeyi ister mi? İşte bakın bundan tiksindiniz. Allah’a saygı duyun. Şüphesiz Allah, tövbeleri kabul eden ve merhamet sahibidir” (Hucurat, 12).

Ayetin hemen girişindeki “zandan çok sakının” cümlesini bazı müfessirler “zannın çoğundan kaçının” şeklinde açıklamışlar. Yine her iki türde de “zan”ın kötü sonuçlar doğurabilecek bir eylem olduğu aşikar. Çoğundan kaçının anlamı verenler “zan”nı eyleme dönüşmemiş fiil olarak algıladıkları için başına Hüsn sıfatını koyup “iyi” sonucuna, Sui sıfatını koyup “kötü” sonucuna varmışlar ki kötü olan veya olabilecek bir fiilin başına sui koymak kadar anlamsız bir şey olamaz. Kaldı ki, “şüpheli şeylerle amel işlenmez” fetvasını verenlerde aynı çevreler. Zan’ın kendisi şüpheliyse bu sefer bunun iyisi kötüsü olmaz. İşin aslı da şu ki, Rabbimiz Kur’anı Keriminde bizlere bilgi ve hikmeti öğretirken, bizlerin de zandan kaçınıp bilgiyle hayatımızı inşa etmemizi emrediyor. İnanca ve itikate gelebilecek zararları engellemek için de zandan kaçınmamızı istiyor. Zira zan gerek sebepleri açısından gerekse sonuçları açısından insana hiçbir fayda vermeyen, vehme ve şüpheye dayalı fiillerdir. En doğrusunu hiç şüphesiz ki Allah bilir, biz sadece onun bildirdiği kadarını bilebiliriz.

Haydi sağlıcakla kalın, takipte kalın. Selam ve dua ile…

 


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —