Önce yazımıza bismillah diyelim ve tüm muhabbetimizle herkesi selamlayıp sonra da soralım 'Yıl 2017 oldu da ne oldu diye' dünyaya bir bakalım ne değişti ya da neyi değiştireceğiz. Bir yanda bunca sevinç bunca şatafatlı kutlamalar, bir yanda acılar, çözülemeyen sıkıntılar, sorunlarını aşamayan, aşmasına müsaade edilmeyen kendi içerisinde tıkanmış, tıkandırılmış insanlık. Bir yanda Halep, Şam, Musul, Arakan, Libya, Mısır.
Daha dün Sudan ya da Bosna ve daha niceleri…
Bir yanda da 18. ve 19. Yüzyılda ağır travmalar yaşadıktan sonra yeniden mazlumların umudu olan, İslam'ın son kalesi ülkemiz. Ve karşı tarafta ise acımasızca her türlü oyunu oynayan melanet merkezleri.
Yan kanalda şehitler, ölüler, diğer kanalda ki şuh sevinçli kahkahalar. Ankara’da, Kayseri’de, sonra dönüp İstanbul’da sürekli üzerimize oynanan oyunlar. Bir yanda insanlığın üzerine yağan bombalar, diğer tarafta yıkılmış mahvolmuş bir medeniyetin üzerine, acıların, yaraların, yaralıların, ölülerin üzerinde çekilen selfiler, dağılan bedenlerin üzerine, dağılan gülücükler, kahkahalar. Birbirlerine kurşun sıkanlarla, birbirlerinin üstüne gülenler aynı coğrafyanın aynı şehrin, aynı fotoğrafın çocukları. İşte Peygamber efendimizin 'Küfür tek millettir' diye ifade ettiği, bizim de tek kelimede toplayıp Batı diye nitelendirdiğimiz topluluğu yönetenler hepimizi böyle idare ediyorlar. Bir yandan eğlendirip diğer yandan öldürüyorlar. Cambaza bak diyerek, Afrika’dan altını, Ortadoğu’dan petrolü; yetmedi ruhumuzu, benliğimizi, kişiliğimizi, değerlerimizi götürüyorlar, insanı, insanlığı, kardeşliği, birliği öldürüyor yok ediyorlar. Sonra sıra bir başkamıza geliyor. En yakın ülkeyi, sınırımızdaki şehri, tanıdığımızı, arkadaşımızı derken bizi yani sıra bana gelmez diyenleri.
Kaldırın başınızı, uyanın, kendimize gelelim, bir olalım, birlik olalım. İstiklal şairimizin de net bir şekilde ifade ettiği gibi 'Girmeden tefrika bir millete düşman giremez, Topu vurdukça yürekler onu top sindiremez' misali biz bir olursak, birlik olursak, yüreklerimiz vatan aşkıyla hep beraber atarsa, bu vatana, bu bayrağa, birliğimize bütünlüğümüze kastedenler asla başaramayacaklar. Kullandıkları inandırılmış gönüllü hizmetçileri ve taşeronları sayesinde her denemelerinde yaşayacakları başarısızlık onları her seferinde biraz daha çökertecektir. Zulüm ve sömürü ile mazlum milletlerin kanları, canları üzerine kurdukları dünyalarının yıkıntıları altında kalacaklar. Aliya’nın da dediği gibi, "Evlat sakın Batı'yı uygar zannetme, sizin Batı dediğiniz bugünkü refahını döktükleri kanların üzerine inşa etmişlerdir. Paris’in süslü kaldırımlarından hangisini kaldırsan her birinin altında mazlumların kanı vardır."
Aliya’nın Paris dediğine bakmayın, Paris bir tanımdır sadece, çünkü Londra’da öyledir, Newyork’da. Bizim çocuklarımıza bomba atanlar, bizim insanımıza kurşun sıkanlar, kendi çocuklarına hediyeler dağıtıp, kendi insanını mutlu etmenin derdindedirler. Bize düşen, Hz. Muhammed S.A.V’in 'İki günü eşit olan bizden değildir" mesajını iyi kavrayarak, inanmak, birbirimize sarılmak, çalışmak ve üretmektir. Bunu düstur edindiğimiz takdirde köklerini şanlı mazisinden alan bu aziz millet insanlığa yepyeni bir medeniyeti armağan edecektir. Zira biz batılılar gibi menfaatlerimiz uğruna hin olmayız, kurnazlık yapamayız, savaşta dahi olsa çoluk çocuk, kadın yaşlı ve muharip olamayan hiç kimseyi öldüremeyiz, işkence yapamayız, petrol için, maden için terör grupları kurup ülkeleri karıştırmayız, insanların inandıklarını kutsallarını kirletmeye çalışmayız, iftira atmayız, zulüm yapamayız. Geçmişte kurduğumuz medeniyete, bin yıl idare ettiğimiz topraklara bak, hepsine huzur, mutluluk ve medeniyet götürmekten başka bir şey yapmış mıyız. Ne olur düşmanı kendine güldürme, tarihini öğren ve artık özellikle de son dönemde niyetini iyice açık edenlerin seni avucunda oynatmasına müsaade etme. Ama eğlendiriyor deme; çünkü bizi önce eğlendirip sonra öldürüyorlar.
Allah'a emanet olun...
