Ahmet DEMİRKAYA

Tarih: 19.02.2020 19:02

Türkiye’ye Dışarıdan Bakış

Facebook Twitter Linked-in

Bugün kendimizden bir yazı yerine Türkiye’ye dışarıdan nasıl bakıldığını Şarkul Avsat adlı Arap gazetesinin Lübnanlı yazarı Nedim Kuteyş’inin yazısını okuyucların takdirine sunuyorum. Kuteyş, Orta doğunun gergin ipinde uluslar arası dansı detayıyla anlattıktan sonra Türkiye’nin yaptığı Tango dansına dikkat çekerek nasıl mücadele ettiğini gözler önüne seriyor.

Buyurun işte yazı.

En dikkat çekici dans ise Suriye’nin İdlib şehrinde Rusya ile Türkiye arasındaki karmaşık ve çetrefilli “tango” dansıdır.

Suriye krizi, ABD’nin Beşşar Esed rejimine karşı Kürt savaşçıları desteklemesi sonucunda Ankara ile Washington’u birbirinden uzaklaştırdı. Buna karşılık, Ankara’nın 2015 yılının Kasım ayında Rus uçağını düşürmesinden sonra yaşanan tehlikeli ve gerilimli dönemden sonra Moskova ve Ankara’yı birbirine yaklaştırdı. Rus uçağının düşürülmesi olayının sonuçları, Batı’nın Türkiye’yi savunmaya ve NATO üyesi olarak korumaya ne kadar hazır olduğunu ortaya çıkardı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Batı’nın safında yer almanın, konumlanmanın yararı konusundaki kuşkularını büyüttü. Türkiye’nin 2016 yılının yazında tanık olduğu darbe girişiminden sonra işler daha da karmaşık hale geldi. Erdoğan, Fethullah Gülen’i koruduğu ve desteklediği için Washington’un bu darbede bir rolü olduğunu düşünmeye başladı. Bu da onu ABD’li Protestan din adamı Papaz Andrew Brunson’u tutuklamaya itti. Bunun üzerine ABD, Türkiye’ye karşı ekonomik bir savaş başlattı ve yaptırımlar uyguladı.Türk lirası daha çok değer kaybetti. Bu durum, Erdoğan Beyaz Saray’ın baskılarına boyun eğip papazı serbest bırakana kadar devam etti.

Genel Batılı tutumun aksine Putin “meşru hükümetin” yanında yer alarak darbe girişiminden çok iyi yararlandı. Erdoğan’a gelince, “Batılılaşma”nın her zaman demokrasinin ve ideallerinin kısıtlamalarından kurtulmuş otoriter bir siyasi sistem arzusu önünde bir engel olduğunu biliyordu. Bunun için Batı’nın Türkiye’den beklediklerinden daha çok uzaklaşması gerektiğinin farkındaydı.

Erdoğan, Batı ve ABD ile önceki ilişkileri pahasına Moskova ile ilişkilerini geliştirmekle yetinmedi. Daha da ileri giderek Türkiye’nin ABD’li F-35 savaş uçağının bazı parçalarını geliştirme rolünü feda edip NATO üyesi bir ülkeye Rus S-400 hava savunma sistemini soktu.

Çok geçmeden Suriye’de patlak veren son anlaşmazlıklar, Türkiye ile Rusya arasındaki “balayı”nı sona erdirirken, Erdoğan’ın yeniden Beyaz Saray’a dönüş yolunu aramasına neden oldu.

Moskova, Türkiye’yi 2018’de imzalanan Soçi Mutabakatı gereğince İdlib’deki Gerilimi Azaltma Bölgesi’nde Heyetu Tahriru’ş Şam (HTŞ- Nusra Cephesi) ile mücadele konusundaki yükümlülüklerini yerine getirmemekle suçluyor. Türkiye ise Moskova’yı Soçi Mutabakatı’na aykırı olarak Esed rejiminin Suriye’nin tamamını ele geçirmesine izin vermekle suçluyor.

Türkiye ile Rusya arasındaki yollar, Suriye’de ayrılsa bile Libya’da Trablus’taki Fayez es-Serrac hükümetini desteklemekte birleşiyor. Ancak Rus aktör, aynı zamanda Fransa tarafından desteklenen Halife Hafter ile de bağlarını koruyor. Serrac hükümetine karşı savaşan Rus paralı askerlere göz yumuyor.

Bu noktada Türkiye’nin kendi lehine kullanabileceği paradoks ise, daha önce Kürtlere karşı Suriye’nin kuzeyinde giriştiği askeri maceralarına karşı çıkan ve bazı Türk bakanlara yaptırım uygulama kertesine varan ABD’nin Türkiye’nin İdlib’deki askeri rolünü anlayışla karşıladığını dile getirmesidir.

Moskova’nın tek başına güç dengelerini kararlaştırmasını ve daha sonra bunu Suriye’deki siyasi uzlaşının doğasına yansıtmasını engellemek için Washington’un Türkiye’nin Suriye oyununda kalmasına ihtiyacı var.

Buna rağmen, şu ana kadar ABD’den aldığı desteğin sözlü desteğin ötesine geçmediğini, ABD’nin kendisinden istediği talepler listesinin kolay olmadığını Erdoğan da biliyor. Nitekim ABD’nin Türkiye’den istediği taleplerin başında şu ikisi geliyor: Rus S-400 hava savunma sistemi anlaşmasını iptal etmek, Kürtlerin yeni Suriye anayasasında siyasi bir rol oynamalarına izin vermek.

Kısacası Türkiye’nin, Ortadoğu’daki ipler özellikle de Moskova ile Washington arasındaki gergin ip üzerinde dans edebilmesi için diğer aktörlerden daha becerikli olması gerekiyor. Zira söz konusu gergin ip, Ortadoğu’daki jeopolitik karmaşanın ve daha da önemlisi Doğu Akdeniz’deki boru hatlarının üzerinden geçiyor. 


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —