Ahmet DEMİRKAYA

Tarih: 24.06.2022 09:33

Özgün İslam Düşüncesi

Facebook Twitter Linked-in

 

İstanbul’dan Hüseyin Çelik kardeşim daha önce okuduğu elindeki fazla kitaplardan yaklaşık 8-10 tanesini okumam için bana gönderdi. Kitap dünyası kadar müzik dünyasında da ortak yanımız olan Hüseyin kardeşime bu nazik beyefendi hassasiyetinden dolayı teşekkürlerimi sunuyorum. 

Bendeniz de kitap kısıtlaması yok. Küfür, hakaret ve müstehcenlik içermeyen bütün kitapları fırsat buldukça okurum. Dini, fikri, siyasi, bilimsel yayınlar ekonomiye dair hangi eserler olursa olsun okuyup anlamaya çalışırım. Şiirin benim dünyamda ayrı bir yeri vardır. Fakat günümüzde öyle dişe dokunacak güzel şiir yazanlar pek yok desek yeridir. Bu anlamda yetim kızım Merve’nin din dersi öğretmeni Ömer Yılmaz hocamın hakkını da teslim etmek gerekir. Bu yoğunlukta iki adet şiir kitabını da imzalı olarak hediye etti ve beni şiire doyurdu. Kendisine de bu vesileyle şükranlarımı sunuyorum.

Hüseyin kardeşimin gönderdiği kitaplardan ikisine şöyle  bir göz attım. Murtaza Mutahhari’nin “Doğruların öyküsü” ve Muhammed Bakır es-Sadr’ın “Kur’an Okulu” isimli eserleri. Türkiye geneli sunni olduğu için bizimde ataerkil dahil olduğumuz Ehli sünnet geleneğine dair çok kitaplar okuduk. Yüz yıllardır birlikte yaşadığımız Alevi kardeşlerimin de kültürlerine olan merakımdan dolayı onlardan da çok kitaplar okudum. Ama ilk defa Şia geleneğine dair kitaplarla karşılaştım. İşin gerçeği çokta memnun kaldım. Zira bilgisiz fikir sahibi olunmayacağı aşikar olduğu için Bilerek konulara hakim olmak, yapılacak eleştirileri bilinçli yapmak her zaman en sağlıklı yoldur.

“Doğruların öyküsü” bizdeki siyer geleneğine benzer şekilde ağırlıklı olarak Hz. Ali ve soyundan gelenlerin hayat öyküleri yalın ve sade bir dille anlatılmış. Detaylarına girmeyeceğim. Ama benim asıl dikkatimi çeken ikinci kitap “Kur’an Okulu”n da anlatılanlar oldu. İlk Müfessir Peygamber efendimizden günümüze kadar yapılan tefsirlere genel bir bakış yapıldıktan sonra es-Sadr son dönem müfessirlerinin de üzerinde durduğu “Atomcu ve Bütünsel” tefsirlerin analizlerini yapmış.

Her iki kitabında bende bıraktığı izlenim, Allah Resulü’nün ahirete irtihalinden sonra Kur’an üzerinden yapılan çalışmalardaki farklılıkların nasıl ayrılıklara kapı araladığıdır. Zira her ekol kendi yaptığı tefsirin etrafında toplanıp diğerlerini ötekileştirmiş. Günümüzdeki yansımalarına dikkatlice bakıldığında bunu net bir şekilde görebiliyorsunuz. İster dirayet tefsirleri olsun ister rivayet tefsirleri olsun hep bir ekolün tekeline geçmiş, Kur’an’ı anlamak yerine o ekollerin görüşlerine hizmet ettirilmiş. Böyle bir zeminde bundan en çokta siyasilerin istifade başka bir gerçek.

Kitap okumayı bu yüzden çok önemsiyorum. Az kitap okuyarak aradaki farkları anlamanız mümkün değil. Her ortaya atılan İslami düşünce fikirleri Kur’an’dan besleniyor ama Kur’an’ı temsil etmiyor. Tabi ki farklılıklar olacak ama ayrılıkların ve aykırılıkların olması Kur’an’ın evrensel mesajına ve ruhuna aykırı bir tutumdur, kabul edilemez. Ayrılıkların ve aykırılıkların temelini siyasi görüşler temsil ediyor. Kur’an’ın birleştiriciliği siyasi görüşlerin kötü emellerine kurban edilemez, edilmemeli.   

Tefsirleri anlamak için Kur’an’ı bağlamlarından koparmayan ister dirayet olsun ister rivayet tefsiri olsun anlamak için mutlaka okuyun ama kavgalarından da uzak durun. Bu demek değil ki haksızlık karşısında susun, yanlışlar karşısında sesinizi çıkarmayın. Bunun içinde Allah Resulünün Kur’an’dan anlayıp uyguladığı metodolojiyi takip edin. O hiç kimseyi ötekileştirmeden, herkesi dinleyerek anlamaya çalışıp kendi bildiklerini anlatmış. Kimseye de zorla anlatmamış, anlamıyor diye de terk etmemiş, mücadeleye devam etmiş. Sınırlarını da çok iyi muhafaza etmiş, kalpleri mühürlenmiş insanlara yapabileceği bir şeyin olmadığını emreden Rabbine ittibba etmiş ama ilişkilerini de kesememiş.

Özgün İslami düşüncelerinizin gelişmesine vesile olması dileğiyle bugünlük bizden bu kadar.

Haydi kalın sağlıcakla, selam ve dua ile…


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —