Ahmet DEMİRKAYA

Tarih: 16.01.2016 09:50

Niye yazmıyorsun diye soruyorlar

Facebook Twitter Linked-in

Zaman zaman tanıdık simalarla karşılaştığımda belediye hakkında, hükümet hakkında niye bir şeyler yazmıyorsun diye soruyorlar. Bunların içerisinde en usturuplu ve yapıcı eleştiriyi de çok sevdiğim, saydığım ve çalışmalarıyla ülkemize çok değerli katkılar sunan akademisyen doçent bir kardeşimiz. Eleştirilerinde haklı ve yapıcı bir üslup var. Bunun tabi ki yazılması gerekir. Hele bir kardeşimiz var ki kendinden başka her şeyi ve herkesi eleştiren bir tip. Ama onunda haklı olduğu eleştirileri var. Ne var ki her şeyi ve herkesi eleştirmesi haklı olduğu durumlara da gölge düşürüyor. Sadece haklı olduğu konularda konuşup, fikir beyan etse daha tutarlı olacak. Bize de yazmak daha kolay olacak.
Yazılmasını istedikleri nedir, onları sıralayarak başlayalım yazmaya. Önce akademisyen arkadaştan başlayalım. Hükümetin makro projeleri gerçekten biz akademisyenlere çalışma heyecanı kattığı gibi ülkenin kalkınmasında, muasır medeniyet ölçülerini yakalama adına gerçekten çok sevindirici projeler. Fakat yerelde yürütülmeye çalışılan mikro projeler hem yetersiz hem de vatandaşın ihtiyaçlarına cevap veremeyen projeler. Dikkat ederseniz yerelde çalışılmıyor demiyor projelerin makro ölçüye uymayan mikro ölçekte kalan projeler. Yani tepeyle aşağısının uyuşmadığı çalışmalar. Nedir bunlar peki? İşte diğer arkadaşla buluştukları ortak nokta da burası. Efendim Yeni kent mahallesi Gebze’nin hızla gelişen yerleşim alanı. O tarafa doğru da hızlı bir göç var. Tabi bununla birlikte alış veriş merkezleri, lokanta ve kafe gibi yerlerde kendilerine orada yer buluyorlar. Sorun şu, bu alış veriş merkezlerinin ve diğer işletmelerin insanların yaşam alanlarını kısıtlayıcı bir şekilde etrafa yayılmaları. Daha açık ifadeyle işletmelerinin önünü vatandaşın yürüme yolunu işgal edercesine kullanıyor olmaları. Biliyorsunuz batı da bu tür işletmeler meskenlerin uzağında ve herkesin arabasıyla gidip alış verişini rahatça yaptığı yerler. Bizde maalesef bunlar biraz abartılıyor. O yüzdene de ben bu hocayı şikayetinde haklı buluyorum.
Gelelim ikincisine, aslında bu anlamda diğer arkadaş da yüzde yüz haklı. Çünkü ben de aynı sendromu yaşayanlardanım. Hafta içi akşamları şehrin merkezi yaşanmaz hale geliyor, bilmiyorum gören var mı. Arkadaş diyor ki abi kilometrelerce yolu yarım saatte geliyorum ama aracımla Yıldız caddesinden  neredeyse evime gidebilmek için aynı saat geçiyor. Karşılıklı açılan kafelere akşam saatlerinde karşılıklı araçlar park edilince araçların arasından geçip evime ulaşmak kabuz oluyor adeta. Şimdi ben bu arkadaşa nasıl hak vermem. Geçenler de çocuklarla değirmen kafe tarafına doğru yürüyüşe çıkalım dedik. Yürümek ne mümkün, adam son model Mercedes’iyle belediyenin yollara diktiği plastik dubaları ezip üstüne arabasını park etmiş. Bir tanesi de kaldırıma çıktı gözümüzün önünde. Bizim hatun biraz söylenecek oldu, delikanlı “ yolda kaldık hanım abla” demesin mi, tam evlere şenlik bir yaşam alanı. Bendenizde Millet caddesinden evime gidene kadar arabalara zarar gelmesin diye kaldırımdan yürümüyorum, yolun ortasından evime ulaşmaya çalışıyorum. Çünkü kaldırımlar araba dolu, vatandaşın arabasına bir zarar gelmesin diyorum. 
Gerçekten kronikleşmiş bir vakıa. Peki şimdiye kadar yazmadın, siyaseten yakınlığımdan mı, ya da benim canım yanmaya başladı da ondan mı yazmadım, hayır. Tıpkı laiklikte olduğu gibi demokraside de herkesin kendine göre bir tarifi var. Şimdi adam kalkıp dese ki; arkadaş akşama kadar çalışıyorum, devlete vergimi ödüyorum, ödediğim vergilerle doğuda askerlerimize mermi oluyor düşmana sıkılıyor. Ben de şöyle akşamları manitamı da alıp bir kafe de eğlenmeyim mi derse ne diyeceğiz? Vergilerini ödüyorlar mı bilemem ama iki adım ötede kent meydanının altı komple otopark, 3 tl park parası vermemek için yolu ve kaldırımı işgal ediyorlar. Demokrasi işte arkadaş, bu da bir bakış açısı. Ben hep söylüyorum Türkçe olarak ortak kullandığımız bir dilimiz var ama ortak ürettiğimiz bir kültürümüz yok. Çözüm yine demokraside. Bu durumdan şikâyet eden vatandaşlar bir araya gelip gidin mahalle muhtarına imza kampanyası başlatın. Bu sizin en doğal demokratik hakkınız. Baksanıza hakkı olmayan akademisyenler bile 1128 imza toplamışlar. Hem de devletin en demokratik meşru hakkını kullanmasını engellemek için. Şen olasın demokrasi. 
Haydi kalın sağlıcakla, selam ve dua ile…

 


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —