Şunu peşinen söyleyelim ki inançsızlık diye bir şey yoktur. Hiçbir şeye inanmamak da bir inançtır. “Din eksenli ekonomik savaşlar” yazımıza atıfta bulunarak Sosyalimi de bu kapsamda değerlendirmek lazım. Nitekim gerek insanın maymundan geldiğini iddia eden Charles Darwin gerekse onun yolundan gidip “insan düşünen hayvandır” diyen Karl Marx Weber, “insan düşünen bir hayvandır” diyen Emile Durkheim de aslında kapitalizmin acımasız şartlarına tepki olarak sosyalizmin temellerini atarlarken tüketim toplumlarının en önemli aktörlerinin dindar kitle olması nedeniyle önce insanlardaki inancı hedef almışlardır. Bu üç teorisyenin ortak yanları ise Yahudi asıllı İngiliz, Alman ve Fransız vatandaşları olmaları. Ne var ki yıllar sonra (2010) bunların izinden giden Antony Flew “eyvah hata ettik tanrı varmış” itirafında bulunacaktır.
İslam coğrafyası bu akımlardan nasıl etkilendiğine bir göz atacak olursak. Osmanlının parçalanmasıyla birlikte İslam coğrafyası da büyük bir boşluk içine düştü. Bu süreçte zorlanan İslam ülkeleri de oldu. Özellikle batıya ve kapitalizme olan öfke bazı Müslüman aydınları da sosyalizm akımlarına kapılmaya neden oldu. Bunlarda birisi de Mısırlı Seyyid Kutup ’dur. Cemal Abbunnasır’ın yönetiminde çok önemli görevlere gelinceye kadar sosyalizmin ne olduğunun farkına varamayan Kutup daha sonraları idrak etmeye başlayınca karşı çıkar ve ömrünün geri kalanında zindanda “Fizila-li Kur’an “ tefsirin yazar. Bunu bile hazmedemeyen rejim idamla cezalandırır. Ülkemizde de daha çok orta sınıf zenginlerde görülen sosyalizm akımları çok az sayıda da olsa ekonomik durumu iyi olmayan kesimlerden kendine taraftar bulabilmiştir. Fakir insanların çocukları üzerinde etkili olmalarının en büyük nedeni ebeveynlerinin dini inançlarına bağlayan sosyalizm taraftarları da yıkıma inançları boşaltarak başlamıştır. Haddi zatında İslam Emperyalizmin hepsine karşıdır, karşı da olmalı. Her ikisi de insanların inançları üzerinden menfaat devşirmekteler. Ben nice anneler-babalar tanıyorum kendileri yemeyip içmeyip çocuğum okuyup, imanlı ihlaslı büyük adam olsunlar diyen. Ebeveynlerin kapitalizm tarafından düşürüldüğü bu müşkül durumunu sömüren sosyalistler çocuklarını ellerinden alarak esas darbeyi vurmuştur anne-babaya.
Bütün yıkıcı beşeri ideolojilerin toplumlara enjekte etiği zehirlerin panzehri İslam’dır. Yetmişli yılların sonları, lise de sosyalistlerin okul lideri olan Mohan isimli bir arkadaş vardı. Sürekli kendisiyle tartışırdık. İslam da sosyal adalet kavramını öyle bir anlatmışım ki bir gün bana dedi ki, “ya aslında İslam’la sosyalizm birbirine çok benziyor”. Garibim İslam’ı bilmiyor, öğretilmemiş ki. Ben de ona dedim ki, bir farkla, biz sosyal adaletin Allah inancıyla sağlanacağına inanırız, siz Allah’ı kabul etmeden bunu başaracağınızı zannediyorsunuz. Nite kim o yılları sonunda Rusya çökmüş, bağlı olan bir çok ülke bağımsızlık ilan etmiş ve akabinde çareyi klişeleri tekrar aktif etmede aramıştır. Diğer bir olay da, kendini ateist olarak tanımlayan asker arkadaşımla fırsat buldukça tartıştık askerlik boyunca. Terhis olup giderken o da bana şu itiraf ta bulunacaktı, “ aslında dünyayı insan üstü bir gücün yönettiğini kabul ediyorum ama bunu ilk etapta Allah olarak kabul edemiyorum.” Maalesef bugün bile bu derin konu bilgiye dayalı değil tamamen insanların zafiyetlerinden yararlanarak kendilerine alan bulabiliyorlar. Rabbim sonumuzu hayırlı etsin.
Haydi kalın sağlıcakla, selam ve dua ile…
