IHH Gebze temsilciliğinin Cumartesi kahvaltılı basın açıklaması ile ilgili haberi gazetemizden okumuşsunuzdur. Benim de katıldığım basın açıklamasındaki faaliyetleri haber metninden takip edebilirsiniz. Ben daha çok izlenimlerimle ilgili bilgileri sizlerle paylaşmak istiyorum. Basın mensubu bir arkadaşımızın sorusu benim de etrafımdakiler tarafından sıkça sorulan bir soru olduğu için ben yazımı bu soru üzerinde yaptığım araştırmaları yazmayı uygun gördüm. Soru şu; bizim ülkemizde de muhtaç onlarca yetim varken niçin başka ülkelerdeki, özellikle Müslüman ülkelerin yetimlerine bu yardımlar yapılıyor?
Konuyla ilgili IHH Gebze temsilciği medya birim başkanı Abdulkadir Yürük ve yetim birimi başkanı Recep Demir beyler gerekli açıklamaları yaptılar. Ne var ki konu ülke gündemini de meşgul eden bir konu olması münasebetiyle detay olarak ele alınması gereken bir konu. Yine onların ifadelerinden yola çıkarak bizde bu yetimleri 'mağdur yetimler' olarak evrensel bir bakış acısıyla değerlendirmede bulunacağız.
Öncelikle şunu ifade edeyim ki Kur’an genelde bütün insanlığa indirilen bir kitap olduğu gibi özel de hükümlerine inanan insanlara hitap eden bir kitaptır. Zira Adil olan Yüce Allah (CC) yarattığı kulları arasında bir ayrım yapmayacağı gibi inanan kullarına da yaşadıkları kozmik evrende adaletli davranmalarını emreder. Bu anlamda Kur’an da yetim hukukunun özel bir yeri vardır. Muhtelif bir çok sürelerde yetimlerle ilgili çarpıcı uyarılar ve emirler mevcuttur. Biz burada birkaç tanesinden bahsedip detaylı bilgi almak isteyenleri Kur’an’dan okumaya davet edelim.
Nisa Süresi Ayet 2: Yetimlere mallarını verin. Temiz olanla(helali haramla) değişmeyin. Onların mallarını kendi mallarınıza katıp yemeyin. Çünkü bu büyük günahtır.
Nisa Süresi Ayet 8: Miras taksiminde (kendilerine pay düşmeyen) akrabalara, yetimlere ve fakirler hazır bulunursa, onlara da maldan bir şeyler verin ve onlara (gönüllerini alacak) güzel sözler söyleyin.
Nisa Süresi Ayet 36: Allah’a ibadet edin ve ona hiçbir şeyi ortak koşmayın. Ana babaya, akrabaya, yolculara, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak
komşuya, yanınızdakilere iyilik edin. Şüphesiz, Allah kibirlenen ve övünen kimseleri sevmez.
Son olarak Maun süresinin bir yetime yapılan muamele üzerine indiğini ve 'yazıklar olsun o namaz kılanlara ki niçin namaz kıldığının farkında değiller' uyarısıyla Müslümanlara şiddetli bir uyarı var. Dileyen Kur’an’dan detay olarak bu süreyi inceleyebilir.
Ayetlerle de ifade edildiği gibi hiç kimse etnik kimliğine göre ayırt edilmiyor. Nitekim IHH da bu ayrımı gözetmeksizin yardımlarını yaptığını söylüyor. Ne var ki, batılı misyonerler yardım adı altında kendi dinlerini ve ideolojilerini özellikle kara Afrika kıtasına götürüp onları köleleştiriyor. İslam coğrafyası üzerindeki etnik dini kimliğe karşı verdiği mücadele de ortada. Hal böyleyken tabi ki ayrım yapmadan önce değerleri ve inanan insanların yaşam hakkı korunmalı. Bunun içinde en fazla mağdur olanlarda Müslümanlar olduğu için tabi ki onlara Müslümanlar olarak bizlerin sahip çıkması doğal bir faaliyettir. Kendi ülkemizdeki yetimlere gelince, yine vakıf yetkililerinin de ifade ettiği gibi bizim yetimlerimizin yanında yakınında bir akrabası, komşusu ve her şeyden önce bir devletleri var. Vakfın yardım götürdüğü ülkelerdeki insanlar bunların çoğundan mahrum olduğu için de bizdeki yetimlerden daha mağdur durumdalar. Gönül ister ki insanlar birbirlerine haksızlık etmesin, herkes insanca yaşasın. Ancak böylesi kaygan ve kaypak zeminde bu oldukça zor. Cennet bedava değil cehennem de lüzumsuz değil.
Haydi kalın sağlıcakla, selam ve dua ile…
