Ahmet DEMİRKAYA

Tarih: 30.10.2021 12:43

Kur’an’ın Korunmuşluğu

Facebook Twitter Linked-in

Kur’an’ın Korunmuşluğu

Uzun süredir hiçbir etkinliğe katılamıyordum. Ankara’ya geldiğim de en son rahmetli Hasan Onat hocanın Anadolu ilahiyat akademisindeki seminerine katılmıştım. Salgından dolayı hiçbir yere çıkmadığımız gibi Hasan hoca gibi birçok değeri de kaybettik.

Geçen hafta özgürder Ankara şubesinin “Kur’an’ın korunmuşluğu” adlı semineri vardı. Konuşmacı Hamza Türkmen ile daha önce de karşılaşma fırsatım oldu ama bir türlü görüşememiştik. Bu sefer nasip oldu ve kendisini dinlemeye gittim. 

“Zikri (Kur’an’ı) indiren şüphesiz ki biziz, onu koruyucular da elbette biziz”. (Hicir-15-9) Bu bilgiyi orta halli her Müslüman kulaktan dolma da olsa bilir. Halk arasında da kıyamete korunacağı dilden dile dolaşır. Fakat detay olarak çoğu kimse bilmez. Din kulak dolma olunca doğmalara da açık oluyor. Detaylı bir şekilde açıklanması elzemdi, iyi de oluyor.

Hamza hoca sadece Kur’an’a bağlı değil daha genelleştirerek bir doğrunun başka bir yerde de doğruluğunu Japonlardan örnek vererek çok güzel izah etti. Yani dünyaca kabul görmüş bir doğruya bir ülkede verilen cevapla başka bir ülkede de aynı cevabın verilmesini delil olarak verdi. Kur’an’ın korunmuşluğuna verdiği örnek ise çok dikkat çekiciydi ki bizim de zaman zaman eleştirdiğimiz bir örnek. 

Kur’an’ın metinsel anlamda korunmuşluğunun en önemli unsuru hafızlık müessesi. Rivayetlere göre 6,8 ve 12 kişiden oluşan Kur’an’ı ezberleme ekibi yazılı metinlerin gelişmediği o dönemde hıfz ederek kıyamete kadar sürecek korunma görevini üstlendiklerini ifade etti. Bu yüzden de dünyanın neresine gidilirse gidilsin, hangi ülkedeki hangi Kur’an’a bakılırsa bakılsın noktasına, virgülüne kadar hepsi aynıdır. Bizim eleştirimiz ise sadece hıfz edilmesi anlamına yönelik bir çalışmanın olmamasıydı. Çünkü bu durum din simsarlarının istismar alanıydı ve çokça istismar ediliyordu. 

Gerçi Kur’an’a ilişip değiştiremiyorlar ama bizim de yine eleştirdiğimiz rivayet tarafına kayıyorlar. Bu anlamda Kur’an’ın korunmuşluğu benim için büyük anlam ifade ediyor. Biz hadisleri değil rivayetlerin birçoğunun elekten geçmesi gerektiğini iddia ediyoruz. İddiamızın en güçlü delili de Kur’an’ın korunmuşluğu olsa gerek. Zira Allah Resulünün ahlakı Kur’an’dı. Din adına yaptığı söylemlerin Kur’an’a uyması gerekiyordu ve oda öyle yapıyordu. 

Hadis olduğu iddia edilen öyle çok rivayetler var ki ya Kur’an da bahsi geçmiyor ya da normal bir insanda olması gereken bir durum veya fıtratla çelişmesine rağmen Allah Resulü yapmış gibi aktarılan rivayetler. Hadis alimleri bile bunların birçoğunu tasnif edip şüpheli olduğuna dair şerh koymalarına rağmen işlerine geldiği yerde kullanmaktan çekinmiyorlar. Allah Resulünün ağzına konan bu yalanları ifşa ettiğimizde de dinden çıkmışız gibi saldırıyorlar.   

“ Sana vahyedilen kitabı tilavet et (okuyup aktar) ve namazı kıl! Şüphesiz ki namaz, çirkinlikten ve kötülükten alıkoyar”. (Ankebut 29-45) İslam coğrafyası şu ayeti tam anlamıyla idrak etse bırakın Müslüman kanını hiçbir canlının kılına zarar gelmemesi lazım. Gelin görün ki, zulmün ayak sesleri tarihin derinliklerinden, sözüm ona sultan, halife adı altındaki yöneticilerin İslam adına aldırdıkları fetvaları hadis kılıfına büründürerek din diye satıp Müslüman kanı akıttılar, bugünde aynı kültürle kan akıtmaya devam ediyorlar. Hadi bunu geçelim, 2 milyara yaklaşan İslam alemi bu yanlışla amel ettiriliyor. Hem de kıyamete kadar korunmuşluğu % 100 değil bin kere ispat edilmiş Kur’an varken. Araştırmayalım mı, soruşturmayalım mı sorgulamayalım mı, istediğiniz bu mu? 

“ Allah’a davet eden, iyi iş(ler) yapan ve “ Ben Müslümanlardanım!” diyenden daha güzel sözlü kim olabilir ki!” Fussuliet ( 41-33)

Haydi kalın sağlıcakla, selam ve dua ile…. 

 

Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —