Ahmet DEMİRKAYA

Tarih: 05.10.2022 23:32

Kim Kime Dumduma Cumhuriyeti

Facebook Twitter Linked-in

Israrla toplumdaki ahlaki kokuşmuşluktan bahsediyorum birileri çıkmış yok ehliyetmiş, liyakatmiş deyip duruyor. Eyvallah buna itirazımız yok lakin öncelikle ehliyet ve liyakatin oluşacağı bir toplumun inşa edilmesi gerekmiyor mu? Bunun öyle on yılda yirmi yılda oluşmayacağını sizler bilmiyor musunuz? Toplumdaki bu ayarsızlığın çıkarılacak yasalarla giderilmesi ne kadar mümkün?

Ben bunları söyledikçe de ne ak partililiğim kalıyor, ne ak trol ligimiz kalıyor. Ne yani birileri bizi suçlayacak diye doğruları yazmayalım mı? Oysaki siyaseti yıllar önce bıraktığım buradan defalarca açıkladım. Evet, adamlar toplumsal asayişi düzenlemek için gerekli yasaları çıkarıyorlar ama kimler ne kadar uyuyor bu kurallara kimler ne kadar uyguluyor? İnsanlar kendi canlarını, kendi mallarını kendi geleceklerini hiçe sayıp kuralları çiğniyorsa hangi düzen, hangi sistem buna engel olabilir? Kaldı ki bu kuralsızlık da öyle on yılda yirmi yılda oluşan bir şey değil. On yıllardır kuralsızlığı meziyet görmüş bir toplumda nasıl bir ehliyet ürettiniz neyin liyakatini bekliyorsunuz?

En basitinden yukarı doğru bir çıkalım isterseniz. Benim her gün karşılaştığım trafik olayından örnek vereyim. Trafik kurallarına uymayan bir tek sürücüler değil yayalar da hiç kurallara uymuyorlar. Hem de canlarını tehlikeye atma pahasına. Döner kavşağı olmayan yollarda bütün trafik akışını ışıklar belirliyor. Araçlar için dört yöne geçiş varken bir de sağa sola dönüşler var. Bunun haricinde U dönüşü yasak olan yerlerde sürücüler yasağı ihlal ediyor. Yayalar ise trafik ışıklarını hiç umursamadan geçiyor karşıya. En fazla bekleyeceği bir bilemedin iki dakika ama kimse beklemiyor geçiyor. Ben sabredip yeşilde geçiyorum. Bu seferde sola dönüş yapan araçlar üzerime sürüyor. Işığı gösterdiğimde el kol hareketi yapıyor. Bu ülkede trafik kuralları yok mu?

Dün diş taşları temizliği için devlet hastanesine gittim. İki araçlık engelli park yeri var. Baktım iki aracın camında da engelli kartı yoktu. Birinin sürücüsü içinde oturuyor. Yanına gidip “iyi günler beyefendi, engelli kartınızı görebilir miyim dedim”. Kart sıcakta yamuluyor dedi. Ben de var bir şey olmuyor, o da önemli değil engelli kartınızı görebilir miyim dedim. Sinirli sinirli dur göstereyim dedim ve cebinden cüzdanı çıkardı. İçinden fotoğraf kısmını kapattığı gazi katını gösterip “ hadi git şimdi” dedi. Baktım adam kavga arıyor, içeri girip güvenliğe bilgi verdim. 

Güvenlikçi paşamız bir elinde telefon mesajlaşıyor diğeri bilgisayarın Mouse’unda gezinip duruyor. Yüzüme bile doğru dürüst bakmadan “abi o tarafı gören kameramız olmadığı için göremiyoruz” demez mi? Bakın kardeşim, hastanenin güvenliğinden sorumlu olduğunuz kadar eklentilerinden de sorumlusunuz. Kamera olmaması mazeret değil, ya taktırırsınız ya da eleman görevlendirip devriye gezdirirsiniz dedim. Hiç yüzüme bakmadan “tamam abi hallederiz” dedi, telefonda yarım kalan chatleşmesine devam etti. Özel güvenlik elemanın da aranan liyakat ne olmalı ki acep?

Hadi bunları da geçtik yaklaşık bir ay önceki randevumuzdaki muayenenin ardından 7 ekim gününe verilen Periodontoloji randevumuz 4 ekime alındığı bildirildiği için gittik. Bir takım prosedürlerden sonra içeri çağırıp bir evrak uzattı elime. Gösterdiği alana “okudum, kabul ettim. Bir nüshasını elden teslim aldım” yazdırıp imzalattı. Okumadım ama kabul ettim, başka seçeneğim yoktu. Dışarı çıkarıp bekle dedi ve birkaç dakika sonra tekrar alıp dişçi masasına yatırıldım. Belirli hastalıklarım sorulduktan sonra iğne yapılıp inşaata başlandı. Tamam da kardeşim yaptığınız lokal anestezi etkisini göstermeden temizliğe başlamak nasıl olsa ölümüne imzaladı başla gitsin mi deniliyor? Bunların liyakatlerinin ölçüsü nedir acaba? 

Aslında dışarıda bekleyen başka hastaların varlığını görünce işlerini liyakatle değil görevlerini yapmış olmak için yapıldığı anlaşılıyor. Bir de bakanlık ve hükümet cephesinden bakmaya çalışıyorum olaya. Onca mezun vermişsiniz, işsizliği azaltma diye bir politikanız var ne yapacaktınız? Çalışanların yaş ortalamaları hükümetten büyük. Yani kendi dönemlerinde okuyup mezun olanlar değil çoğunluğu. Belki lise ve üniversiteye denk gelmiş olabilirler ama sonuçta akıp giden bir hayat var ve iktidarlar bunun her dönemine etki edemezler. Kaldı ki bu ülkede doğmuş, büyümüş okumuş insanları dururken kalkıp uzaydan adam getirmeyecekler herhalde? 

Buradaki en büyük etki toplumsal ahlakın zaman içerisinde deformasyona uğramış olması. Bu da sadece siyasilerin değil toplumun her katmanlarının ortak ürünü.

Yukarıda verilen örneklerin kat be kat fazlası günlük hayatımızın büyük bölümünü işgal ediyor ama kimsede bu olaylarda bizim rolümüz ne diye sormuyor. Şimdi bana gazi kimliğini gösteren şahsı eleştiri yağmuruna tutsam bütün gaziler veya milli duyguları kabaranlar üzerime saldırır. Demezler ki eğer gazi ise ayıp etmiş, yok başkasının kimliğini kullandı ise o gazi olamaz, ölseydi şehitte olmazdı demezler. İşte liyakatin ortaya çıkış serüveninin püf noktası da burası. Bizim kötümüz iyidir mantığı ahlakın önüne geçtiği sürece kimse ehliyette liyakatte beklemesin. 

Haydi kalın sağlıcakla, selam ve dua ile…  

 


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —