Ahmet DEMİRKAYA

Tarih: 23.11.2021 10:48

Kadınlar Cehennemi

Facebook Twitter Linked-in

 

Bir toplumun kültürünü töre, gelenek ve görenekler oluşturduğu kadar din öğretileri de en etkili faktörlerdendir. Başka toplumların kültürel etkilerini de göz ardı etmemeli. Toplumsal olayları ve özellikle kadına şiddeti analiz ederken bu durumlar göz önünde bulundurulmadan yargılanmamalı.

Her ne kadar toplumsal kültürü gelenek ve görenekler oluştursa da bunların da inançtan ve her hangi bir dini öğretiden etkilendikleri tarihsel bir gerçek. Orijinalliği bozulmuş dinin 18. Yüzyıl Avrupa’sındaki etkilerini ve kadına bakışını tarihte çokça görmekteyiz. Rönesans dönemindeki Avrupa’nın reformları dini tamamen reddetmese de onu yedeğine alarak belli bir aşama kaydetmiş. Fakat bu kandın sorunlarını tamamen ortadan kalktığı anlamına gelmez.

Emeviler döneminde başlayan iktidar kavgalarıyla İslamiyet’in hayata dair uygulamalarındaki bozulmalar Kur’an’ın kadına bakışını değiştirmese de toplumun kadına bakış açısında ciddi kırılmalara neden olmuştur. Bu kırılmalar Kur’an’ın öğrettiği İslam’dan değil iktidarı eline geçirenlerin Peygamber efendimiz üzerinden uydurdukları din algısından kaynaklı olduğunu Müslümanların görüp kabul etmekten başka çareleri olmadığı günümüzde daha net görünüyor.

Özellikle ülkemizde son zamanlar da hızla artış gösteren kadın cinayetlerinin yanlış din öğretisinden kaynaklandığı kadar buna tepki olarak boşaltılan dini alanlara yabancı kültürlerin etkisinin de büyük olduğunu düşünüyorum. Her iki alanda da konu incelenip irdelendikten sonra kararlar alınmalı. Kaynağında çözülmeyen sorunlar daha vahim sonuçlar doğurur.

Cumhuriyetle birlikte her ne kadar batı medeniyetinin etkileri görülse de muhafazakâr toplum yapımız geleneksel din algısının etkilerini de günümüze kadar taşımıştır. Batı medeniyetinin sunduğu aşırı serbestiye karşın gelenekçi dinin aşırı tutuculuğu arasına sıkıştırılan toplum bunalımı şiddet olarak karşımıza çıkıyor. 

Kadını “namus” olarak gören gelenekçi görüşün yeni versiyonunda kadın tanımı aynı kalırken erkeğin “namussuzluğuna” hiç dokunulmamış. Kur’an Arap kültüründeki çok evliliği sınırlandırırken gelenekçiler erkeğe 4 hak olarak günümüze taşımışlar. Batı medeniyeti de gayrı meşru ilişkiyi toplumun merkezine oturtup evlilik müessesini ortadan kaldırarak söz de kadın sorununa çözüm ürettiler. Toplumumuza ters olan bu anlayışta şiddet olarak karşımıza çıkıyor.

İçi ve içeriği boşaltılmış din algısında erkek kadını 4 talakla rahatlıkla boşayabilirken kadın çaresizliğini batının özgür kadın profilinde aramaya koyuldu. Evlilik müessesi bizde de ciddi yaralar almaya başladı. Boşanmalarla birlikte mağdur çocuklardan sorunlu toplum ürettiğimizin farkında değiliz. Erkeğin nefsine cenneti yaşatırken kadınlara hayatı cehennem yapıp çocuklarla kıyametimizi hazırlıyoruz. 

Kadın öngörülen cehenneminden kurtulmak için batının özgürlükçü kadın cennetine sığınmak istiyor ama gelenekçilerin ayakları altına serdiği cennetten de vaz geçemiyor. Yanlışın başka bir yanlışla düzeltilemeyeceği gerçeğini göremiyor, cehenneminin alanını genişletiyor adeta. Bizim adalet sistemimiz de kadını kurtaracağını sanıp durmadan yargı paketi çıkarıyor. 

Ne İstanbul sözleşmesi ne 6284 ne de yeni çıkarılacak yargı paketi kadına şiddeti önlemeye yetmeyecektir. Toplumu oluşturan kültürel yapımızı ve gelenekçi dini anlayışımızı gözden geçirip çareyi tarihi köklerimizde aramamız gerekiyor. Özellikle geleneksel dini öğretideki yanlışların tahrip gücünü Kur’an’ın öğretisiyle rehabilite edilip ortadan kaldırılması gerekiyor. 

Kadına da erkeğe de layık olduğu sorumlulukları öğretilmeli. Kadını cehenneminden kurtarırken erkeğe cehennem hazırlamak da çözüm değil. Zaten kadını özgürleştirirken erkeğin alışılagelmiş  otoritesinin elinden alınması şiddeti körükleyen en önemli sebep. Sebep sonuç ilişkisinde görev ve sorumluluklar gözden geçirilip toplum yeniden inşa edilmeli. Yoksa dünya hayatını cehennem gibi yaşayacağımız gibi ahiretteki cennetimizden de olacağız. 

Haydi kalın sağlıcakla, selam ve dua ile….

 

Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —