Ahmet DEMİRKAYA

Tarih: 30.01.2016 10:20

Kaç yanlış bir doğru eder?

Facebook Twitter Linked-in

“AK Parti’yi hiç eleştirmiyorsun, hatta destekleyen tavır içindesin, AK Parti’li misin?” diye soruyorlar. Madem böyle bir soru var o zaman önce kendimizi tanıtalım da tanımayanlar tanısın. Her şeyden önce ben bir insanım ve piri faniyim. Rabbimizin teklifine kendisini muhatap kabul etmiş bir Müslümanım. Vatanım ve devletim olmazsa olmazım.  Ben bu topraklarda doğdum bu topraklarda da öleceğim. Başka Türkiye yok. Dolayısıyla birçok fikirleri ben siyaset üstü düşünürüm. Bunlar benim önceliklerim.

Yukarıdaki bilgiler doğrultusunda gelelim ‘AK Parti’li misin?’ sorusunun cevabına. Tarihi iki kıssayı örnek verelim ki kastımız iyi kavransın. Birincisi, Mekke müşrikleri Müslümanlar üzerinde şiddetli baskılar uygularlar, artık tahammül sınırları aşılmakta. Tek çare olarak hicret görünmekte. Hristiyan Necaşi’nin ülkesi Habeşistan’a hicret kararı alınır ve ilk kafile Habeşistan’a gider. Fakat müşrikler boş durmaz, Necaşi’yi etkileyip Müslümanları ülkesinden çıkarmasını isterler. Muhacirlerle konuşan Necaşi ülkesinde istedikleri gibi kalabileceklerini, sadece kendi halkına karışmamalarını ister. Bu birinci kıssa. İkincisin de Fatih Sultan Mehmet han İstanbul’u fethetmiştir. İlk fermanı, Kadınlara, yaşlılara, çocuklara, ibadethanelere ve ağaçlara kesinlikle dokunulmayacak. Bunun üzerine zindanda tutulan iki rahip şehrin anahtarını Fatih’e kendi elleriyle teslim eder, hatta teşekkür bile ederler. Birinde Hristiyan Necaşi’ye sığınıp inandıkları gibi yaşayan Müslümanlar diğerinde Müslüman Fatih’e sığınıp yine inandıkları gibi yaşayan Hristiyanlar.  Sanırım farklı olmalarına karşın iki kıssa da çok şey anlatıyor.

Gelelim AK Parti’liliğimize. Ben inancımdan dolayı her dönemde haksızlığa uğradım, tecrit edildim, yıpratıldım ama hiçbir dönemde devletime karşı en ufak bir kakışmada bulunmadım. Hem de AK Parti’nin ilk yıllarında daha çok baskılar gördüm fakat biz devlete, millete zarar verecek her türlü yanlıştan kaçındık. Kaybolan geçmiş yıllarımın da peşinde değilim hiçbir zaman da olmayacağım. Bugün ülkemizin için de bulunduğu dönem en kritik dönem. 1920’lerde planlanan bu cennet vatanın bölünme emelleri bir bir uygulanmak isteniyor. Avrupa yıllarca kapısında oyalayıp durdu. Rusya kaybettiği prestijini tekrar kazanmak için ezelden düşman olduğu dinime ve ülkeme sinsi politik oyunlar oynuyor. ABD güçlü bir Avrupa’ya karşı en doğal müttefiki Türkiye’yi görüyor. Fakat Yahudi lobisinin etkisi ve Güçlü bir İslam ülkesi Türkiye’yi o da istemiyor. Coğrafyamızı satranç tahtasına çevirip fiili olarak yapamadıklarını terör eliyle veya psikolojik yıpratmayla toplumları ruhen çökertmenin peşindeler. Böyle bir zaman ve zeminde kimin ne olduğu, hangi partiden olduğunun çok da önemi yok. Zaman kardeşlik zamanı, zaman birlik zamanı. Eğer bunu sağlayan Recep Tayyip Erdoğan’sa ben tabi ki sonuna kadar desteklerim. Ekmeksiz, aşsız yaşarım fakat vatansız ve hürriyetimden yoksun yaşayamam. Bu böyle biline.

Haydi kalın sağlıcakla, selam ve dua ile…


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —