Ahmet DEMİRKAYA

Tarih: 26.05.2016 10:06

İnsan insana karşı (Kendine düşmanlar)

Facebook Twitter Linked-in

Dünya hayatı karmaşık ilişkilerden oluşan gizemli bir yapı. Bu yapının en önemli aktörü de insanoğlu. Zira bu karmaşıklığı çözebilecek akıl ve irade sadece insana verilmiş. Yaşadığımız kozmik evren ve içindeki diğer canlıları idare etmek için gerekli bilgiyi de yine bu emaneti insana veren yaratıcı tarafından kendilerine lütfedip veriyor. Sebep? Bilgisiz fikir sahibi olunmaz da ondan. İsmin beş hali gibi dünyanın da bin bir türlü halleri var. İnsan halden hale geçerken donanımındaki bilgiyle gönderilen bilgiyi kullanarak karmaşıklığı çözebilir ancak. Ne var ki bu nokta da insanın bir sorunu var. Mevcut donanımları içerisinde kendisini zaafa düşürebilecek nefis diye bir olgu sürekli yanılgıya düşürüyor insanoğlunu . Gönderilen bilgi de işte bu nefsi kötüye kullanmaması için verilmiş bir nimettir.

Toplum içerisinde etrafınıza baktığınızda bütün kötülüklerin kaynağının nefis olduğunu gözlemleyebilirsiniz. Aslında nefis insana hayatından lezzet alması için verilmiş bir nimet olmasına karşın lezzetin doyumsuzluğu hayatı da sınırsız algılatıp hiç ölmeyecekmiş gibi son demene kadar tatmaya uğraşır. İşte bu nokta da insan en büyük kötülüğü farkında olmadan kendisine yapmış olur. Öyle ki doyumsuz nefis kendi payına düşenin haricinde başkalarının hakkını bile gasp ettirmeye kadar sürekler sahibini. Her şeyi kendine hak görür. Eğer iman ve ölümü unutursa bu nefisin önüne geçmekten mümkün olmaz.
İnsan-insan ilişkilerinde en samimi ve dürüst olması, hak ve hukuk gözetmesi gereken kesim İslami camia olması lazım gelirken maalesef dünya nimetleri karşısında onlarda diğer insanlardan farksız nefislerine mağlup oluyorlar. Üstelik tasavvuf ehli cemaatler nefis terbiyesine en çok önem veren topluklar olmasına rağmen derdi maişet veya dünyevi lezzetler onları da esir alabiliyor. İnsanoğlunun yeryüzünde varlık nedeni tabi ki Rabbimizin de emir buyurduğu gibi ibadet ve kulluk. Ne var ki kulluğun tarifini sadece ibadet olarak tanımlarsak burada en büyük hatayı yapmış oluruz ki Rabbimizin istediği kulluk bu değil zaten. Yer yüzüne adaletle hükmet ve Allah adına hükmetmek kulluğun en temel prensiplerindendir. Eşyaya hükmetmek eşyayı tanımakla olur. Onu tanımak yine Rabbimizin yeryüzündeki canlı ayetlerini okumakla olur. Bunların hepsi bizi Rabbimize götüreceği için nefsimizi de terbiye etmiş oluruz. Rabbimizi daha iyi tanıyabilmek için çıktığımız bu kutlu hayat yolculuğunda insana da eşyaya da geçici olarak hükmettiğimiz gerçeğine ulaşırız. Aksi halde hem insanlığa, hem eşyaya ve daha önemlisi kendimize düşmanlık etmiş oluruz. Ondan sonra da kimse dünyadan huzur bekleyemez. Zira O’nu bulan neyi kaybeder, O’nu kaybeden neyi bulur?

Haydi kalın sağlıcakla, selam ve dua ile...

 

 


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —