Ahmet DEMİRKAYA

Tarih: 19.07.2022 09:39

İlmin (Bilgi) Namusu

Facebook Twitter Linked-in

İnsanoğlu bilgiye aç yaratılmış. Başka bir ifadeyle, donanımı ve yazılımı olan bir bilgisayarın boş hard diski gibi sonradan hafızasını doldurmak ve doyurmak üzere dünyaya gözünü açıyor. 0-6 yaş arası birçok bilgiyi doğal ortamında hızlı bir şekilde elde ettikten sonra öğrenme yaşına gelince okulla birlikte ister istemez birçok bilgiyi hafızasına kaydetmeye başlıyor. Bunların çoğunluğu otomatik olarak iradesinin dışında elde ettiği bilgiler.

İlkyazının Sümerler tarafından bulunduğu bilgisi tarihi kayıtlara geçmiş. Semavi dinlerin hepsi de ilk insanın Hz. Adem (AS) olduğu konusunda aynı görüşü paylaşıyorlar. Biz burada şunu da çok iyi biliyoruz ki, Rabbimiz Hz. Adem’e (AS) eşyaya isimleriyle hitap etmesini emrettiğin de isimleri tek tek söylemiştir. Dolayısıyla bilginin ilk kaynağı Allah (CC) tarafından peygamberleri vasıtasıyla insanlığa ulaştırılmıştır. Peygamberler arasında ilmi ve mesleki tecrübeleriyle bunu teyit eden çok örnekler vardır.

Varlığı sekiz bin yıl olarak tahmin edilen dünyanın tarihi süreçlerinde bu bilgiler nesilden nesile aktarılarak gelirken ne yazık ki bazı deformasyona uğradığı bir vakıadır. İster beşeri ve dini ilimlerde olsun ister modern bilimlerde olsun dünya hırsına kapılmış, iktidar hevesli ve menfaatperestlerin hışmına uğradığı da başka bir gerçek. Öyle ki, bu ilimleri günümüze aktaran tarihçiler tarafından bile istismar edilmiş. 

Tarihin topluma bakan iki yüzü var. Biri resmi tarihi kaynaklar, diğeri de gerçekte yaşanmışlıkları gönüllü olarak kayıt altına alan dönemlerinin bilgin veya alim kişilerin günlükleri. Bizim gibi dil inkılabına maruz kalıp geçmişiyle bağları kopan toplumun en mustarip olduğu durum bu olsa gerek. Kaldı ki Cumhuriyet tarihinde bile bir biriyle çelişen birçok kaynaklar mevcut. Bir toplumu birbiriyle kaynaştıran en önemli faktör dil olmasına karşın aynı dilde konuştuğumuz insanlarla bile anlaşmıyorsak varın gerisini siz düşünün.  

Tabi ki bu anlaşmazlıkların tek nedeni dil değil hiç şüphesiz. Bazı bilgiler kayıt altına alınırken resmi ideolojilerin, kralların, sultanların o dönemlerin devlet yöneticileri tarafından ya para karşılığı ya da zorla yaptırılan kayıtlar mevcut. Özellikle dini ve siyasi konularda bunun sıkça yapıldığı bir gerçek. Siyasiler otoriteyi sağlamak adına bunu yaparken din adına pazarlamacılık yapanlar da otoriteye itaati sağlamak, buradan para kazanmak için bunu yaparak ilmin namusunu kirletmişlerdir. 

Bir de modern toplumlarda bunların karşıtlarının yaptığı yıpratıcı faaliyetler var. Rakiplerini yıpratmak, onların sahip olduğu iktidarı ele geçirmek için dini, ilmi ve bilimsel ne varsa fütursuzca kullanmaktan kaçınmadan bilgi kirliliğini yayan ve tarihi de bilgi çöplüğüne çeviren sözüm ona siyasiler var. Eskiden bunu yapmak masraflı ve külfetli bir işti. Lakin günümüzde internetin ve sosyal medyanın yaygınlaşmasıyla daha rahat yapıyorlar. Kitap okuma kültürü olmayan, televizyon karşısında beyinleri uyuşturulmuş bir toplumda bunu yapmak onların çokta kolay bir iş. Sosyal medyadan atarsın bir mesaj bütün kitleleri harekete geçirirsin. Nasıl olsa doğruluğunu soran yok sorgulayan yok.    

Peki böylesi bir hengâmda insanlar ne yapmalı, nasıl kurtulmalı doğru bilgiye nasıl ulaşmalı? Hemen cevabı da verelim, ilmin namusunu koruyarak başlayabilirsiniz işe. İlmi derinliğe sahip olabilmek için öncelikle çok kitap okumanız gerek. Bunu yapamıyorsanız ve de gördüğünüz, duyduğunuz bilgilerin ilmi derinliğine haiz değilseniz kimseyle tartışmaya girmeyin, en azından bunu etrafa yaymayın. Bilmediğiniz konularda tartışmaya girmek etrafınızla kırıcı olmanıza sebep olur, yanlışı ispat etmek için yalana başvurmaya başlar saygınlığınızı yitirirsiniz. İlmin namusunu kirletenlerin değirmenine su taşımış olur bilgi kirliliğinin devasa çöp yığınları haline gelmesine katkı sağlarsınız. Başka da bir işe yaramaz.

Her işin zahmetli ve meşakkatli bir yönü var. Öyle sosyal medyayı takip edip televizyonlardakileri izlemekle ilmi derinliğe sahip olunmaz. Bu hem kolaycılık olur hem de sizi akıl almaz mecralara sürekler. Kolay kazanılan da kolayca kaybedilir. Kaybedilen sadece rakibinizle aranızdaki gizli savaş olsa yine de ne gam derim. Ancak ne var ki bununla birlikte kişiliğinizi, kimliğinizi kaybeder, şahsiyetiniz zarar görür. Hiçbir şey yapamıyorsanız da ilmin namusuna sahip çıkmak adına bilgi kirliliğinin çöpü olmayın, bilenlerle beraber olun, sade yaşayın. Emin olun bu hem size, hem yaşadığınız topluma hem de ilmin namusuna çok büyük katkılar sağlayacak, toplumsal barışa ve huzura aracılık yapmış olacaksınız. 

Şunun altını da çizip konuyu kapatalım. Üniversite bitirmekle, iki tane kitap okumakla da ilmi derinliğe haiz olunmaz. Bilgi ve bilmek, insanlığa, yaşadığı topluma faydalı olabilmek demektir. İnsanlığın inşasına katkıda bulunmak demektir. Üniversite bitirdim, diplomam var, kitap okuyorum deyip boş konuşanlar, aileye, topluma insanlığa beş kuruş faydası olmayanlar, eskilerin tabiriyle kitap yüklü merkeplerdir.    

Haydi kalın sağlıcakla, selam ve dua ile…

 


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —