Her canlı hayata merhaba deyip gözünü açtığında yaşama Hakkına sahiptir. Bu Hak Yüce Rabbimizin ilahi bir lütfudur. Lütufta bulunduğu hayat hakkını geri almakta yine O’nun lütfu iradesiyle son bulacak. Bunun dışında kim hangi gerekçeyle olursa olsun bu hayat hakkını gasp etme, yok etme hakkına sahip değildir. Ne var ki buna cüret edenler her ne kadar Allah’ın takdiriyle bu hak gaspını gerçekleştiriyor olsalar da kendilerine verilen iradenin kötüye kullanılması sonucu gerçekleştiği için de karşılığını illa ki cezai müeyyide olarak görecektir. Buraya kadar ki işleyiş Allah-kul ilişkisine dayalı hukuki süreç.
Asıl süreç bundan sonra insanın kendi iradesiyle elde ettiği veya edeceği hak kazanımlarıyla ilgili süreç. Ki Rabbimizin “kul hakkıyla gelme” uyarısına muhatap olduğumuz bir süreç. Bu süreçte en önemli faktör “irade”dir. Çünkü hayatla ilgili sonradan elde edeceğimiz bütün haklar bize verilen iradeyle elde edebileceğimiz haklardır. Yeni doğan bir bebek emme ihtiyacını karşılamak için annenin iradesine hitaben ağlama emeğini sarf etmesi gerekiyor. Bunun için eskiler “ağlamayana meme verilmez” demişlerdir. Bebeğin iradesi buna yettiği için ağlamak onun en büyük sermayesi ve emeğidir, karşılığı da anne marifetiyle kendisine takdim edilen süttür. Büyüyüp iradesi güçlendikçe kazanacağı haklarda gücüne oranla zorlaşmakta, daha fazla emek sarf etmek zorundadır. Sarf ettiği emeğin nispetinde de karşılığının olması söz konusu.
Peki emeğimiz kadar karşılığını alabiliyor muyuz, gelin bunun muhasebesini birlikte yapalım. Şunu peşinen ifade edelim ki girişte bahsettiğimiz hayat hakkı 24 saatte bir yenilenip ömür boyu günlük tazelenen bir hak. Sabah namazıyla başlayan hayat yeniden doğmuş gibi bize verilen bir haktır, tıpkı bebeklikte olduğu gibi. Öğlen vakti çocukluk evresi. Öğlenden ikindiye kadar olan vakit gençlik çağı, akşam yaşlılığın habercisi olup yatsıyla birlikte ölümü andıran uyku hali ömrün tamamlandığının habercisi. Hayatı bu ölçü üzerine ikame etmeyenin zaten baştan kaybettiğini rahatlıkla söyleyebiliriz. Zira yaratanın Hakkını gözetemeyen kul hakkını nasıl gözetebilir? Günlük hayatımızı bu ölçü üzerinden bir gözden geçirelim.
Her sabah evden çıktığımızda iş de, çarşıda, pazarda binlerce insanla karşılaşıyor onlarca olaya şahit oluyor veya maruz kalıyoruz. Kaçımız yaptığımızın yanlış olduğunu kabul ediyor? Özellikle trafikte kimse kimsenin hakkına hukukuna riayet etmeden ben haklıyım kavgasına tutuşuyor. Mesela evinize bir şeyler yaptırmak istiyorsunuz, artık ne olursa marangozluk, inşaat-tadilat her neyse, çağırıyorsunuz usta veya şirket, size bir sürü hesap çıkarıyor. Şunu da yapacağım, bunu da yapacağım, şu da benden hesabı. Amaç size bir şey yapmak değil yapacağı işin fiyatını artırmak. Tabii siz de mecbur işiniz yapılacak ya tamam diyorsunuz. Artık salla babam salla, paşanın gönlü olursa yapacak. Veya ona vereceğiniz parayla belki yenisinin en alasını alacaksınız. Ama nafile bir kere kaptırdınız mı kolu geri alamazsınız. Bu aralar etrafımızdaki ustalardan vatandaşın canı çok yanmış olacak ki bu konuda baya bir şikayet var. Tabii vatandaş nereye şikayet edeceğini de bilmiyor. Bizi görüp ağabey şu konuyu da dile getir diyenlerin hallerini paylaşmış olmak bizimde yapabileceğimiz.
Tabii bu çözüm değil. Herkes bir şeyleri hak etmek için çabalarsa bir şeyler olur. Yoksa yazdığımızla kalır bunlar. Ancak ölçüyü belirlemek için de belirli kıstaslarımızın olması gerekir. Mesela benim kabullenemediğim ve fakat herkesin kanıksadığı bir kıstas var. Sıfır kilometre araba alıyorsunuz, ödediğiniz para maddi karşılığı gibi görünse de siz kullanarak arabanın değerini eksiltiyorsunuz. Aradan bir iki yıl geçip satmaya kalktığınız da sıfır fiyatına yakın değerde satmak için yol yordam aranır. Halbuki servisine veya arabadan anlayan birine götürdüğünüzde ne kadar kullandığınızı, ne kadar eksilttiğinizi size söyler. Biz bunu yapmak yerine arabayı emsalleriyle mukayese ederek fiyat belirliyoruz. Bu da fazla kullanılmışsa alan kişiye fazla kullanma hakkı tanımadan arabanın değerini minimum kullanıma düşürür. Artık alan kişi kullanabilmek için ekstra değerler katması gerekir. Bu da ucuz diye aldığı arabanın maliyetini artırır ki bazen sıfır araba değerinde harcama yapmak zorunda kalır. İşte bu haksızlık, kul hakkına tecavüzdür. Daha buna benzer çok tanımlamalar yapılabilir. Yerimiz ve zamanımız sınırlı olduğundan biz bu kadar örnekle yetinelim siz gerisini örneğine göre kendiniz analiz edin.
Kurtarıcım, müjdecim efendim peygamberim,
Sana uymayan ölçü hayat olsa teperim.
Selam ve dua ile hoşça kalın, esen kalın…….