Ahmet DEMİRKAYA

Tarih: 20.11.2019 10:47

Hastane Performansları

Facebook Twitter Linked-in

Minik prensesimin rahatsızlığı nedeniyle bir süre yazılarımıza ara vermek zorunda kaldık, affınızı istirham ederim.

Gündemdeki bir çok konuyu kaçırdığımızın farkındayız ama olsun, yazacak daha çok şey var, burası Türkiye.

Aslında Ankara şehir hastanesini yazacaktım, sırada o vardı lakin kızımın rahatsızlığından dolayı köklü hastanemiz Ankara Eğitim Araştırma hastanesinden başlayalım dedik.

Hastane performansına geçmeden önce şu zaruri açıklamayı yapmak durumundayım.

Otuz yıl kamuda çalışmış biri olarak devletin kamudaki eli-ayağı, gözü-kulağı olmamız gerektiğine inandım ve öyle de çalıştım.

Kamu kurumları ne kadar güçlü olursa devlette o kadar güçlü olur millette rahat eder.

Ne yazık ki on kişi de bir kişi görevini layıkıyla yapmazsa bütün kurum töhmet altında kalıyor. Bu çürük elmalar ayıklanmazsa çürüme diğer çalışanlara da yayılıyor.

Kızım ambülansla Ankara Eğitim Araştıra hastanesine götürüldüğünden itibaren, orası hiç değil, niye oraya götürdünüz şikayetleri aldık.

Haklarını yemeyelim acildeki doktor arkadaşlar gerçekten ilgiliydiler. Bebeklerden kan alma konusunda hemşire ve hemşir arkadaşlar için aynı şeyi söyleyemeyeceğim. Yeni doğan yoğun bakımdaki arkadaşların tecrübeleri tartışılmaz bile.

Özellikle hafta sonları büyük güvenlik zafiyetleri olduğu gözlerden kaçmayan bir gerçek. Bu konu idari olduğu kadar ahlaki bir sorun. Özelleştirme karşıtlarının kulağına küpe olsun.

Gelelim asıl meseleye. Doktor performansının hastaneye yansımasına.

Kızımız acilden servise çıkarıldığı 8 kasım akşamı direkt yoğun bakıma alındı. Buradayken her şey gayet iyi gitti. Bir iki gün sonra servise alındı.

Gerçek  doktor performansını burada müşahede ettik. 11 Kasım da servise geçirildiğinden itibaren gece gündüz kızımız aralıksız sadece ağladı ve burnunda hava verilmesinden başka bir tedavi uygulanmadı.

12 Kasım gece 24:00 da annemizde yorgun ve bitap düştü, dayanamadığını söyleyip beni aradı.

Hastaneye gittiğimde hiçbir güvenlik engeline takılmadan servise çıktım. Ortalığa seslenmemle birlikte bayan güvenlikçi geldi. Nöbetçi doktorla görüşüp, bebeğim hakkında bilgi almak istediğimi söyledim.

Aman Allah’ım o da ne? Pamuk prensese zehirli elma getiren büyücü gibi. 

Önce sert bir çıkışla, bilgi-milgi veremeyiz dedi. Hanım efendi burası turistlik tesis değil, bizde çocuğumuzu eğlendirmeye getirmedik. Ağlamasını seyretmek isteseydik bunu evde de fevkalade yapabilirdik. Burası hastane ve çocuğun bir sorunu var, çözecek olan da sizlersiniz.

Biz nöbetçi asistanız, acil müdahale için buradayız karşılığını verdi. İyi o zaman bakın çocuğum 24 saattir ağlamaktan başka bir şey yapmıyor, bu da onun bir sorunu olduğu anlamına geliyor. Ağlayan bebeğe bir şey yapamıyoruz cevabını aldık. İyi mi, nasıl bir cevap ama?

Hikaye uzun ama bu çürük elmalara takılıp vakti heba etmeye gerek yok, yasal olarak gereğini yapacağız zaten.

Geçtiğimiz Cuma akşam üzeri tekrar gittim. Bu sefer insaflı, vicdanlı ve bir o kadar ahlaklı bir doktora denk geldik.

Abdullah beye buradan da bir kez daha teşekkür ediyorum. Biraz konuştuktan sonra bizi anladı ve hemen gereken müdahaleyi yaptı.

Ve şimdi kızımız çok şükür iyi. Demek ki yapınca oluyor muş.  

Sağlık bakanlığı çözüm masasındaki arkadaş bize yasal prosedürlerden bahsedip bayan doktorun ilgilenmediğini ispat edebilir misiniz diye soruyor.

Sanırım en güzel cevabı Dr. Abdullah bey vermiş oldu.

Hastaneler konusunu Ankara şehir hastanesini ve Gebze Fatih devlet hastanesiyle mukayeseli olarak bir başka yazıda tekrar ele alacağız inşallah.

 

Haydi kalın sağlıcakla, selam ve dua ile…

 


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —