Halkı nasıl bilirdiniz diye sormayacağım, genetiği batı ile dini duyguları uydurmalarla bozulmuş halkı bilmediğim yüzüme söylendi zaten. Kendisi yurdun dört bir yanında bulunmuş, doğusundan batısına, güneyinden kuzeyine soludukları havanın ciğerlerine nasıl nüfus ettiğine kadar bilen arkadaşımızın hangi halkı tarif ettiğini anlamak istiyorum.
Hoş anlamak için bu kadar yer gezmeye de gerek yok aslında. Kocaeli-Sakarya genelde balkan göçmenlerinden oluşuyor. Ankara da yerli Ankaralı bulmak neredeyse imkânsız hale gelmiş durumda. İstanbul mu? Onu söylemeye bile gerek yok sanırım, eskilerin tabiriyle yetmiş iki buçuk millet. Tam tamına mozaik yapıda bir İstanbul. Sanırım İstanbul’da arkadaş bunları fark edememiş. Mesele haklı tanımak değildi ki?
Ben mi? Ankara’nın varoşları tabir edilen gecekondusunda doğmuş, oralarda büyümüş halktan biriyim. Halkım yani ben. Doğup büyüdüğü ortamın öznesini yüklemini, her şeyden önemlisi geldiği yeri unutmamış, köklerini kurutmamış, her türlü ortama girip çıkmış fakat ne yükseklerdekileri abartmış, ne de garibanları hor ve hakir görmüştür bu fakir. Profesörleriyle üslubunca, eş-dost akrabalarıyla usulünce, işçisiyle, çöpçüsüyle ve dahi kapıcısıyla da arkadaşça konuşmuş biridir bu fakir.
Yeri gelmişken şu örneği vermeden geçemeyeceğim. Beş yıl boyunca birlikte çalıştığımız, elemanı ve öğrencisi olmaktan onur duyduğum İ.Ü den Prof. Dr. Cemil İbiş hocam beni okuldaki öğrencilerine öyle bir övmüş ki doktora öğrencisi geldiğinde “herkes seni merak ediyor” demişti de çok şaşırmıştım. Bir gün çalıştığım kurumun laboratuvar cam malzemelerini yapan camcı Yüksel Gezer’le üniversiteye yolumuz düştü. Normal bir vatandaş gibi gittik, bu sefer şaşırma sırası öğrencilerdeydi. Hiçte Cemil hocanın anlattığı adam tipine benzemiyordum onlara göre. Oysa hoca benim iş ahlakıma, işe verdiğim değere, işi layıkıyla yapıyor olmama kefil olmuştu ama öğrencileri anlamamıştı.
Bu ülkede doğu ile batı arasında kutuplaştırılmış nesiller olarak eğitildik, yetiştirildik. Batının teknolojik gelişimini bozulmuş aile yapısıyla beraber dünyaya servis edilmesine şiddetle karşı çıkan doğu alimleri ellerindeki tek argüman olan dini araçsallaştırarak tarihsel kazanımlarının önüne geçmeye çalıştılar. Gelinen nokta da halk ne doğuya yar oldu ne batıya ağyar. Genetiği oynanmış vatandaş üzerinde oynamakta siyasilere tartışmaları da bizlere kalmış.
Biz gençlik yıllarımızdan beri batının bilim ve teknolojideki gelişmelerinin yakından takip edilip bu alanda geri kalınmamasını savunduk durduk. Bizdeki aklı evvellerin çoğu gidip nerede ahlaki bozukluklar var onları örnek aldılar. İş dünyası da teknolojiyi paket programlar olarak getirip pahalı pahalı satarak toplumu ayarttılar. Üretmediğimiz hazır teknolojiyle birlikte ahlaki yozlaşma da başladı. Her şeyin mubah olduğu altın çağımızı yaşıyoruz adeta.
Yani 58 yıllık ahir ömrümüzde eskiyi de gördük yeniyi de ama inancımızdan ve ideallerimizden ödün vermedik. Siyasetin belki de en çirkin yüzü insanımızı yozlaştırması oldu. Özellikle de dini inançlarımızdaki yozlaşmada siyaset başı çekti, adeta toplumu şekillendirdi. Bunun için de tarikatları, cemaatleri kullanmaktan çekinmediler. Bu anlamda istismara açık en etkin alan din olduğu için dini kullanan her siyasi iktidar oldular. Bu arada at iziyle it izi de birbirine karıştı.
Yıllardır Atatürk istismarcılığı yapan Kemalistler dini hangi değer varsa savaş açtılar. Lakin geldikleri nokta da gördüler ki dine ve dindarlara karşı olmak seçim kazandırmıyor ufaktan ufaktan dini objelere yönelmeye başladılar. Biz sağ partilerin bile dini ön plana sürmelerine karşı çıkarken şimdi neredeyse bütün partiler Türkiye’nin jeopolitik yapısına ayak uydurma eğilimine girdiler. Bunu kim yaparsa yapsın açık istismardır.
Lafı fazla uzatmaya gerek yok arkadaşların beni halkı tanımamakla olan ithamları İBB sayın İmamoğlu’nun sosyal medyada dolaşan bir videosuna yaptığım yorumdan dolayıdır. Orada kapalı bir hanım İmamoğlu’na sarılması ve İmamoğlu’nun da sırtını sıvazlaması oldu. Bu hareketi Anadolu’nun herhangi bir yerinde annesi yaşındaki her kadın yaparmış? Oysa oracıkta sarılan kadından daha yaşlı bir hanımefendi daha var fakat gayet hanım hanımcık tebriklerini iletti, kimsenin de ona bir şey dediği yok zaten.
Hoş malum kadın benim hiçbir şeyim olmuyor, ne yaptığı da beni ilgilendirmiyor. Lakin eğer istismar siyasetini eleştiriyorsak hepsini eleştirelim. Dini istismar edeni de eleştirelim Atatürk’ü istismar edeni de, bu ülkenin hangi değerleri üzerinde siyasi istismar yapılıyorsa hepsini eleştirelim. Zira seçtiğimiz insanları bizim değer yargılarımızla oynamaları için değil ülke sorunlarını çözmeleri, hizmet üretmeleri için seçiyoruz. Kim bu ülkeye katma değer üretiyorsa kabulümüzdür. Kim de seçilene kadar her şeyi mubah görüp istismar yapıyorsa onlardan o kadar uzağız halk olarak. Şuan halkın gündemi uçuk zamlar ve pahalılık. Çözümü olan koysun ortaya bizde görelim, halk da görsün. Görmek istediklerimiz bundan ibaret. Tanıdığımız halkta bu halk.
Haydi kalın sağlıcakla, selam ve dua ile…
