Kıymetli arkadaşlar, seçim öncesi sizinle beraber hem seçim çalışmaları hem de muhtemel sonuçlar üzerine biraz konuşalım dedim ve meseleye bu üçlü ittifakın gizli ortağı ve dördüncü ayağı olan, adına ne kadar parti denilebileceği tartışılan ve PKK’nın meclisteki temsilcisi olan HDP ile başlayalım. Burada şunu ifade etmekte fayda var ki, bu ülke de haddinden fazla üstelik hiçbir ülke de olmayacak kadar özgürlük var ve bu sebeple de sayısız insanın katledilmesinin fitilini ateşleyen, teröre destek vermekten, bulunduğu ülkeye ihanetten yargılanan bir insan, aynı ülkenin cumhurbaşkanı adayı olabiliyor. Akla ziyan bu durumun yanında foyası iyice ortaya çıkmış olmasıyla beraber halk tarafından karşılıkları olmasa da, yine de dikkat çekici sloganlar üretebiliyorlar. Ancak şunu ifade etmekte fayda var ki bütün bu olanların üzerine barajın altında kesin olarak kalacaklarına inanıyorum fakat buna rağmen tahminimce yüzde sekiz, dokuz oranında oy alma ihtimali bile bence bu ülke adına ağır bir ihanet oranıdır.
Üçlü ittifakın en küçük ortağı olan Saadet’e bakınca ise sadece AK Parti'den oy aşırabilmek için geçmişte kurtla kuzu pozisyonunda olanların yan yana getirilmiş bir profili kaşımızda duruyor ve bu amaç uğrunda dün yok etmeye çalıştıkları Saadet Partisi'nin başındaki kişiyi bilge adam diye pazarlayarak bir farkındalık oluşturulmaya çalışılıyor. Neye göre ölçüldüğü muamma olan bu bilgelik seviyesinin insansız hava araçlarının yerlilik oranını dahi reklam arasında öğrenebilecek seviyede olduğunu görünce bu işin öyle sloganla, söylemle olmayacağı da bir kez daha tezahür ediyor. Hulasa velkelam çıkardığı gürültü alacağı yüzde iki oydan fazla olan Saadet Partisi, CHP’nin değirmenine su taşımaya devam ediyor.
Akşener’in partisine baktığımızda ben oy oranlarının şişirildiği gibi olmadığını ve güneş şeklinde olduğu ifade edilen amblemin güneşten ziyade maklübeye benzediği kanaatindeyim. Yüzde üç, dört Fetö tabanından, aynı oranda da MHP’den kendilerince Devlet Bahçeli’ye kızdıkları için ya da istedikleri konumu elde edemedikleri için ayrılanların oyları, bir de eften püften meselelerden dolayı AK Parti’ye karşı tepkili oldukları için oyunu bu partiye verebilme ihtimali olanların oyları ile yüzde sekiz, dokuz civarı oy alacak oldukları ortadadır. Bunun yanında Akşener’in S-400’lerin alımına karşı çıkması, hatta vatan müdafaası için çok önemli bu savunma sisteminin sarayın savunması için alındığını söylemesi ise azıcıkta olsa olumlu bakış açısına sahip olabilecekleri dahi güldürmeye yetti. Bunun üzerine bir çok projeyi durdurmayı vaat etmesi de milli duruşu olanların kendisine bakışında ciddi şüpheler uyandırmasının yanında, net cümleler kurmayıp sırf şaibe uyandırabilmek amacıyla söylediği belli olan “duyum aldım, zannediyorum” gibi ifadelerle iktidarı nasıl suçlayacağını şaşırmış olması da kendisine karşı toplumdaki olumsuz bakış açısını kuvvetlendirdirmekte.
CHP’ye ve Muharrem İnce’ye gelince diyecek cümle bulamıyorum, zira açıkçası bu ülke de CHP’nin yüklendiği misyon zaten belli de, ben Sayın İnce’yi hatip zannederdim, ama Cumhurbaşkanlığı adaylığı sürecinde gördük ki İnce sadece ses çıkartıyormuş. Hayır ben Muharrem bey Cuma namazında diye yayılan resimde neden cemaat yok diye merak ederken, duvardaki saatin akşam saatlerini gösteren resmin sosyal medyada filan yayılmasının ne kadar doğru ya da yanlış olmasından bahsetmiyorum. Her ne kadar geçmişte kendisine muhalif olsa da şu an fikirlerinin birebir Kılıçdaroğlu ile uyuştuğunu, bir gün önce Amerikan askerlerini ülkesine yollamaktan bahsedip bir gün sonra yok ben tatile yollamaktan bahsettim gibi birbiriyle tutarsız laflar etmesi, Afrin fatihi Temel paşanın rütbelerini sökmek en büyük vaatlerinden biri olması, ısrarla Demirtaş’tan dem vurması, AK Parti'nin başlatmış olduğu devasa projeleri durdurma hayallerinin yanında; Diğer söylem ve slogan benzerlikleri CHP ve HDP’nin aslında aynı kaynaktan beslendiği imajını da kuvvetlendiriyor. Oy oranı ise CHP’nin her seçim fiks oranı olan yüzde yirmibeş civarında olacağı kanaatindeyim.
AK Parti’ye gelince Tayyip Erdoğan her zamanki enerjisi ile meydanlarda yaptıklarını ve yapacaklarını anlatırken aynı şekilde parti mensuplarının da gayretle çalıştıklarını görüyorum fakat eksik olan şey onaltı yıldır iktidarda olan bir partinin, diğer rakiplerin yıkacağız diye saymakla bitiremediği hizmetlerini, AK Parti'nin bizzat kendisinin reklamasyonunu yapamamasıdır. Afişi, flamayı zaten herkes ezberlemişken sokakları caddeleri bu rutin şeylerin yerine, sizi dinlemeyenlerin, kulak vermeyenlerin, rakip partilere oy vermeyi düşünenlerin de net bir şekilde görebileceği şekilde yapılan tünelleri, hastaneleri, yolları ve diğer yatırımları, getirilen sosyal hak ve özgürlükleri görsele taşımak gerekmektedir. Zira siz reklamını yeterli oranda yapmadığınız da, sizin büyük uğraş ve emeklerle yaptığınız dev yatırımlarınızı ülkemizin sefalet çektiği Ecevit dönemlerine bile yamamaya kalkanlar bile olabiliyor. Örneğin son birkaç günde açılışı yapılan Tanap projesi ve Ovit tüneli gibi iki büyük projeyi, AK Parti iktidara geldiğinde henüz iki yaşında olan ve şimdilerde kulağındaki kulaklığından gelen müzik sesinden başka ses duymadan ya da telefonun da oynadığı oyundan başka dünyadan haberi olmayan ve ülkeyi yüz yıldır böyle güllük gülistanlık yatırım cenneti zanneden ilk defa oy kullanacak gencin gözlerinin önüne taşımalısınız. Tahminimce yüzde elli iki, elli dört bandında sandığa yansıyacak olan AK Parti oyları, flama yerine icraatları afişe ederek zihinlere kazıma yoluna gidilirse, bu oranı en az iki üç puan daha yukarıya taşıyabilirdi.
Tabiki MHP’yi unuttuk sanmayın, zira gezi parkı olaylarına karşı koyduğu tavırdan itibaren hükumetin, devletin yani AK Partinin yanında saf tutan MHP, Akşener’in parti kurmasıyla kendi bünyesinden kayıplar yaşadığı iddia edilse de, aslında Devlet Bahçeli liderliğindeki duruşuyla ve millet nezdinde topladığı sempatiyle seçimin en önemli kazananı konumunda ve bunun karşılığını da milletin gönlünde aldığı gibi bu durum sandık sonuçlarında net ve olumlu bir şekilde yansıyacaktır.
Allah'a emanetsiniz.
