Ahmet DEMİRKAYA

Tarih: 19.11.2016 11:29

Evcilik oyunu (acı sonlar)

Facebook Twitter Linked-in

 

Bu konuda daha çok yazı kaleme alacağımızı önceki yazılarımızda beyan etmiştik.

Yazıyı hem sağlam temellere oturtturmak hem de örneklemelerle savunduğumuz tezlerimizi güçlendirmek için peş peşe yazmak yerine zaman içerisinde ihtiyaca binaen yazmayı uygun görmüştük.

Ayrıca başka gündemlere yer vermek için de araya başka konuları almak durumunda kaldık.

Dolayısıyla toplumun mihenk taşı mesabesinde olan evlilik konusu enine boyuna defaatle ele alınması gereken bir konudur.

Aslında evlilik öncesinden başlayıp anlatmak lazım gelirken yaşadığımız acı tablolar örnek verilmek üzere anlaşılabilir olsun diye sondan başlayıp başa döneceğiz.

Anlayacağınız son söylenmesi gerekeni ilk söylemek gibi bir zaruret var.

Geçen hafta gazetemiz Marmara’da haber olarak da okumuşsunuzdur; "Darıca’da kendini yatak odasında iple asan adamı."

Eşinin verdiği ifadeye göre, şiddetli tartışmanın akabinde kendisinin rapor almak için Farabi Devlet Hastanesi'ne gittiğini, döndüğünde ise kocasının kendini iple tavana astığını gördüğünü söylüyor. Geçtiğimiz günlerde yanılmıyorsam benzer bir iple intihar olayı Antalya’da yaşandı. Bu sefer olayın faili bir bayan. 

Yine sosyal medya üzerinden bir erkek paylaşımcı, "AK Partililere buradan sesleniyorum. Hep kadınların mı hakları var, erkek haklarıyla ilgili ne zaman bir çalışma yapılacak" diye soruyor.

Olaylar gerçekten hiç iç açıcı değil ve aileler gittikçe yok olmaya doğru gidiyor.

Aileden sorumlu bakanımızın bu olayları gördüğü yok.

Hakeza  onun da varsa yoksa tek çalışması kadın hakları üzerine.

Tamam kadınların hakları olsun, buna kimse itiraz etmiyor ama adil olunsun.

Geçenler de bir avukat arkadaşla boşanma davaları üzerine konuştuk biraz.

Abi dava kadınlar lehine bir sıfır önde başlıyor diyor.

Çok ağır suç ve tahrik olayları biraz bunu erkek lehine tolere edebiliyor.

Bizim gibi ataerkil bir toplumda erkeğin tüm fonksiyonlarını yok ederseniz cinayetler, intiharlar da kaçınılmaz sonuçlar olarak karşımıza çıkıyor.

Kadın-erkek hukukta tabi ki eşit olsun ama yargılamada adaletli olunsun.

Her şeyden önce aile içerisindeki sorunların kaynağı belirlenmeden direkt kadını haklı görmek hayatın diğer alanlarında aslında onları pasifize etmek ve belki de onları yanlış yollara itmek anlamına da geliyor.

Sorunları olaylardan ve eylemlerden giderek çözmek yerine erkeği dar alana sıkıştırmak onu sadece evcilik oyununun değil hayatın dışına itmek oluyor.

Eşitlik yaygarasıyla kadın hayatın her alanında rahata kavuşurken erkeğe adeta yaşama öl deniyor.

Hükümetin gündemi toplumunkinden çok farklı olabilir ancak aileden sorumlu bakan bu konulara acil çözümler üretip mahkemelerinden önünü açarak hâkimlere karar verebilmede yardımcı olunması kaçınılmaz.

Aksi bütün alınan kararlar aileyi, ailenin şahsında da bütün toplumu yok etmek olur.

Evlilik öncesi hazırlık aşamalarını değerlendireceğim bir başka yazıda buluşmak üzere bugünlük bu kadar.

Haydi kalın sağlıcakla, selam ve dua ile…

 


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —