Siyasi analizler çok yönlü bilgilerin değerlendirilmesinden oluşan yorumlardır. Özellikle iç siyasetteki analizler dışardaki faktörleri göz ardı ederek yapılması ülkeye ve insanımıza bir şey kazandırmayacağı gibi yanlış analizler kaybettirir de. Çoğu zamanda tıkanan siyasetin önünü açmak için yapısal değişikliğe gidilmesi kaçınılmaz bir zorunluluktur. He ki günümüzde bölgedeki diğer aktörleri ve onların siyasi atraksiyonlarını görmeden iç siyasetin varyantlarıyla bu değişikliğe karşı çıkmak bölgedeki aktörlerin işini kolaylaştırmadan başka bir şey değildir.
Birinci dünya savaşı sonrası 1920’ler de işgal devletlerinin çizdiği haritaları merhum Erbakan hoca siyasi hayatı boyunca anlattı durdu. Bugünün gençliği bundan habersiz olabilir ama bu kurtuluş savaşında bizi parçalayamayan işgal kuvvetlerinin bunu zamana yayıp çizdikleri haritanın varlığını yok saymaya yeterli bir neden değildir. Bütün bu gerçekler gün gibi ortadayken bizim orkestra beğenme lüksümüz olmadığı kanaatindeyim. Zira bölgedeki diğer aktörler de kendi orkestralarını devreye sokmak için çaba sarf etmekteler. Böylesi bir konjonktürde küçük hesaplarla uğraşmak yerine daha akılcı politikalar üretmek mecburiyetindeyiz. Şuan ki hükümette eksik yanlış şeyler bulabilirsiniz ancak ne var ki siyaseti bir bütün olarak değerlendirmek de elzemdir.
Gelelim başkanlık sistemine. Bu ülke 90 kusur senedir parlamenter sistemiyle yönetiliyor. Meclis ve meclis içerisinden kurulan hükümet her şeyden sorumlu. Cumhurbaşkanı meclisin gönderdiği kanunları onaylayıp veto hakkına sahip. Aynı kanunu 2 kez veto etme hakkı vardır 3 sün de onaylamak zorundadır. Bütçe ve kesin hesap kanunu ise veto etme hakkı da yoktur. Ha bir de anayasa kitapçığını fırlatma hakkı yoktur. Lakin bizim ülkemiz de bunlarda yaşandı. Bugün de tam tersi oluyor, seçilmiş bir cumhurbaşkanına her türlü hakareti meziyet zanneden zevatlar mevcut. Bütün bunlar darbe anaya yasasından kaynaklı boşlukların ürünü ve bunların değişmesi gerekiyor. Şunun altını çizerek ifade ediyorum hiç kimse milletin üstünde değildir, olamaz da. Nitekim yeni kurulacak başkanlık sisteminde de hiç kimse milletin iradesinin üstünde olmayacaktır. Yani bir krallık gibi, bir padişahlık gibi, diktatörlük gibi olmayacak. Buna zaten bu millet müsaade etmez, kimsenin bu konuda endişesi olmasın. Seçim sistemi yine olacaktır ve belki de iyileştirilmiş haliyle daha etkin bir seçim sistemi kurulacaktır. İsteyen istediğini yine seçecektir. Bireysel özgürlüklerin ön plana çıktığı yeni ana yasa yapılacaktır. Bu gün etkisini ve etkinliğini yitirmiş birçok kanun yeniden yazılması gerecektir. Bunları yapmaya mecburuz eğer biz yapmazsak birileri dışarıdan baskıyla istemediğimiz şeyleri yaptıracaklardır. Bu fırsatı onlara vermektense kendi içimizden seçilmişlere bu fırsatı vermeyi ben daha uygun buluyorum. Bu fırsatın kime verildiği de benim için önemli değil. Kim bu fırsatları bu ülke ve millet için kullanıyorsa ona verilmesi tarafıyım. Adının a partisi b partisi olması çok da önemli değil. Ben bu millete yeniden istiklal marşı yazdırılmasını istemem. Herkes siyasi analizlerini de millet ve memleket menfaatine yaparsa Allah’ın izniyle bu puslu dönemleri de hep birlikte atlatacağız.
Haydi kalın sağlıcakla, selam ve dua ile…