Ahmet DEMİRKAYA

Tarih: 03.11.2022 02:42

Banka Promosyonları

Facebook Twitter Linked-in

Geçen hafta bir arkadaşla Kocatepe caminin yanından geçiyorduk. Meğer orası Ak partinin de il binasının yanıymış. Arkadaş “Harun geldiler Karun gidiyorlar”  dedi. Yorgunluktan ayaklarım beni zor taşıdığından sadece konuşulanları dinliyor cevap veremiyordum. Banka promosyonları gündem olunca arkadaşın o sözü zihnimde tekrar canlandı. 

Bilinen o ki biz Tanzimat’tan bugünlere hep toprak kaybederek gelmişiz. Musul ve Kerkük’ü saymazsak Cumhuriyet tarihinde hiç toprak kaybetmedik. Bu demek değil ki yenmedi içilmedi. Seçim sathı mahalline girileceği şu yakın günlerde iktidar olması sebebiyle pastadan en büyük payı ak parti alacak olmasına karşın mecliste grubu bulunan bütün siyasi partiler hazineden milyarlarca lira alacak. İnternet sayesinde dünya kocaman köy oldu, istediğin zaman istediğin bilgiyi paylaşabiliyorsun istediğin bilgiye ulaşıyorsun. Yani bu durumda propaganda maliyetlerinin de düşmüş olması lazım. Bu paralar ne için?
Siyasetin kıyısından köşesinden dolanıp da yemeyen insan sayısı bir elin parmaklarını geçmez. Etkili ve yetkili bürokratlarda bu işi babasının hayrına yapmıyor. Sahi Engin Civanlara ne oldu, nerede olduğunu bilen var mı? Ya Gülay Atığ, bi sırra kadem bastı unutturup gitti kendisini. Adlarını şanlarını unuttuğumuz bürokrat ve siyasiler hafızalarımızdan silinip gidiyor. Onlar gidiyor da kâinat boşluk kabul etmez kaidesiyle yerlerini birileri dolduruyor elbet. Zira insanoğlunun en büyük zafiyeti para. Para işin içine girince irade devre dışı kalıyor, ahlakı sıfırlıyor. 

Buraya kadar anlaştıysak asıl meseleye gelebiliriz. 1995 yılına gelene kadar bütün kurum ve kuruluşlar çalışanların maaşlarını kendi bünyelerinde kurdukları muhasebe tahakkuk servislerinde üzerinde bordolar olan zarflar içinde verirlerdi. Özellikle kamuda iş yükünü hafifletmek, bankaların işlevini artırmak için çalışanların maaşlarını dağıtma görevi bankalara verildi. Bu işin görünürdeki yönü. Bankalar da bu işi babalarının hayrına yapmayacaklardı hiç şüphesiz. 

İşverenlerle yapılan anlaşmalar doğrultusunda çalışanların maaşları bir hafta on gün öncesinde bankalara yatırılacak, maaş ödeme gününden bir gün önce verilen onayla çalışanların hesaplarına aktarılacak. Böylece bankaların ciroları yüksek görünecek, kredi talepleri ve işlem hacimleri artacak. Bu işlemlerden ne kadar sonra başladı hatırlamıyorum ama sanırım yine Ak partili dönemde bu işlemler sonucunda oluşan nemaların hak sahibi olan çalışanlara verilmesi gündeme geldi. Ben bu konuda Cumhurbaşkanının ısrarla üzerine gidip promosyon olarak ödenmesinde etkili olduğunu biliyorum.
Aynı şekilde Özal döneminde kurulan konut edindirme fonuna kesilen paraların da çalışanlara her ay nema olarak parça parça da olsa ödemenin Erdoğan tarafından gerçekleştirildiği bir gerçek. 2007’de emeklilere de verilmesi için bankalar üzerinde bir hayli baskı kurup cüzi miktarlarda da olsa alınmasını sağladı. Ekmeklilerin promosyonlarını da SGK üzerinden bankalarla yapılan protokol çerçevesinde gerçekleştirilmesi için de o dönemde genelge yayınlanmıştı. Bu protokol ile 1 Kasım itibariyle verilmesi gereken oranlar da belli oldu. 

Güncellenen yeni verilere göre; emekli aylığı 3 bin 500  Tl’ye  kadar olanlara 3 bin, 3 bin 500 ile 7 bin 500 Tl olanlara  3 bin 500, 7 bin 500 ile 10 bin lira olanlara 4 bin 500, 10 bin liradan fazla olanlara ise 5 bin lira asgari promosyon ödemesi yapılacak. Bankalar bu miktarı artırabilecek.
Gelelim aktif çalışanlara. Bunların promosyonlarını da işveren temsilcisi, sendikalı ise oradan bir temsilci ve banka temsilcileri anlaşarak belirliyor. Kimlerle neler anlaşıldı bilemiyoruz tabi. Ancak ne var ki emniyet mensuplarına 27 bin lira önerildiği fakat kabul etmedikleri, bunun için 36 bin lirada anlaşıldığını basından öğrendik. Birçok iş yerinde de aşağı yukarı bu meblağlara anlaşıldığı duyumlarını da aldık. İyi de olmuş, hakkettikleri bu miktar mıdır bilemiyoruz ama inşallah ülke pastasından daha fazlasını hak edip alırlar çalışanlarımız da emeklilerimizde. 

Buraya kadar her şey tamam da anlaşılmayanları da anlamak lazım değil mi? Arı kovanına girip petekten bal süzmek öyle kolay olmasa gerek. Sadece balın sahibi arılar değil etrafında dolaşan bala düşkün Ayı’dan bal süzmenin de bir bedeli var. Bu bedeli de birileri ödüyor. İnsanların bu kazanımları görmezden gelip her Karun’u Harun bilmesi doğru bir yaklaşım olmasa gerek. Harunların içeride Karunlarla mücadelesinin de bilinmesi lazım. Sıkıştığında etrafına çemkirenler nemalanırken de şükretmesini bilmeli. Bu benim şahsi fikrim, kimseyle değil akıl ve vicdanla alakalıdır. Lütfen başka yerlere çekmeyin. 
Hadi kalın sağlıcakla, selam ve dua ile.. 
 


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —