Ahmet DEMİRKAYA

Tarih: 19.05.2016 10:09

Ah şu engelliler

Facebook Twitter Linked-in

Geçtiğimiz hafta 'dünya engelliler haftası' idi. Bizde Gebze’de faaliyet gösteren sivil toplum kuruluşlarından birinin engelli yemeğine katıldık. Her ne kadar senenin bir günün de hatırlanıyor olmak diğer 364 günde hiç aranıp sorulmamayı doğru bir yaklaşım olarak kabul etmesem de yine de engellilerin adının duyurulmasını önemsediğim için bu yemeğe katıldım.

Aslında bu tür etkinlikler yerine sosyal ve kültürel etkinliklerin engelliler için daha çok faydalı olacağını düşünmekteyim.
Bu anlamda Gebze Kent Konseyi kurulduğunda bizde âcizane projeler sunup çok şeyler beklemiştik ama hep böyle ucuzcu yaklaşımlarla engelliler avutulmakta. Kaldı ki bu tür etkinliklere her engelli gelememekte. Birçokları kendi yemeklerini bile kendileri yiyememekte. Düşünün bir defa yemeğini bile yiyemeyen bir engellinin bırakın 365 gününü bir saatini tasavvur edin kafayı yersiniz. Ne var ki engelliler adına sözde etkinlik düzenleyenler kendileri her şeyi rahatlıkla yapabildiği için engellileri de bir yemek yedirmekle sözüm ona sorumluluğun yerine getirildiğini zannediyorlar. Bu sadece engellinin dramı. Ya ebeveynler? Onlar da engelli çocuklarıyla uğraşmaktan sosyal hayattan tamamen kopmuş, adeta herkesin cenneti yaşadığı dünyamızda onlar her cehennem azabı yaşıyorlar. Yedir bir yemek rahatlat vicdanını, tabi rahatlata bilirsen. Oysa ki bizim projemizde engellilerin yanı sıra aileleri ve hatta mağdur kadınları bile kapsayan çok geniş çerçeveli toplumsal bir sorumluluğu giderecek bir projeydi. Engelliler oy potansiyeli olarak görülmüyor sanırım. Tıpkı batılıların petrol olmayan yerlerdeki zulümlere kulak tıkadıkları gibi bunlarda oy gelmeyecek yere hizmet götürmek istemiyorlar.
Bu olayın bir boyutu, bir de diğer boyutu var. İş görebilecek nitelikteki engelli grubu. Bunlar yukarıda bahsettiklerimizden biraz daha şanslılar. Çünkü iş bulabiliyorlar, çalışabiliyorlar, toplumla barışık yaşaya biliyorlar. Ama bunlarda da sorun yok anlamına gelmiyor tabi ki. Çünkü bir şeyin sıkıntısını onu en iyi çeken bilir. Ne var ki bu arkadaşlar engellerinin sorunlardan veya toplumda karşılarına çıkan varlık sorunlarından ziyade diğer sağlam insanlar gibi menfaat elde edebilmeyi kendilerine daha çok sorun sayıyorlar. Hayatın sürdürebilirliği için elbette ki hak ettikleri kazanımları elde etmek isteyecekler. Ama ne var ki bunda engelli insanların daha dürüst olmaları, hatta sağlam insanlardan daha daha dürüst olmaları gerekiyor. Çünkü sen engellisin ve isteğin her ne kadar normal ve masumane olsa da engelinden dolayı senin o hakka sahip olmadığına inanırlar. İşte böyle bir kardeşimiz yemekte bana serzenişte bulundu. Ben de kendisine konunun muhatabı başkanı çağırdım, arkadaşın bir maruzatı varmış dedim. Başkan yanımıza gelince engelli kardeşimiz ne derse beğenirsiniz? Ben halinden şikayet edecek diye beklerken başkana yemek için teşekkür edip, iyi ki böyle organizasyonlar yapıyorsunuz, çok mutlu olduk manasına gelen ifadeler kullanmaz mı, şaştım kaldım. Ben de başkana dönüp, arkadaş geldiğimizden beri yanlışlıkla bana teşekkür ediyor, sizi onun için çağırdım, siz buna daha layıksınız dedim. Engelli kardeşimize dönüp, bak sen böyle kıvırırsan.  
Herkes kıvırır, sonra da derdini anlatacak kimseyi bulamazsın. Ah şu engelliler dedirttiniz bana helal olsun sana.
Haydi kalın sağlıcakla, selam ve dua ile...


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —