Ahmet DEMİRKAYA

Tarih: 03.05.2016 09:59

1 Mayıs'ın ardından

Facebook Twitter Linked-in

 

İki senedir 1 Mayıs etkinliklerine katılmıyorum/katılamıyorum. Türkiye’deki sendikalara ve sendikacılara bakış açım toplumun bakış açısıyla çok farklı noktalardayız. Yanılmıyorsam ilk sendikal hareketin başlangıcı sayılabilecek tarih 1800 yıllarda ABD’de zenci bayan bir işçinin işten çıkarılmasıyla her renkten ve her ırktan çalışanların bu zenci bayana destek vermesiyle iş verene geri adım attırmış. Bu olay Avrupa’da mihenk taşı olmuş ve ilk örgütlü işçi hareketi de böylece başlamış oldu. Yani Avrupalı çalışan emekçiler haklarının mücadelesini vererek haklarının peşine düşmüş. Genelde sol görüşlüler bu işi o zamanlar iyi organize etseler de zamanla farklı görüşten insanların da emekçi olması farklı görüşte çalışanlarda sendikal hareket içinde yer almaya başladılar.

Ülkemizde ise her şey de olduğu gibi sendikacılıkta paket program olarak ithal ettiğinden bizde sol örgütler sadece bunu kullandılar. Zira sistemi dizayn edenler. Daha doğru bir ifadeyle sermaye siyaseti de dizayn ettiğinden siyaset yoluyla sendikalara istediklerini yaptırır bir sistem halinde yasalar çıkarıldı. Hatta 12 Eylül darbesi sendikacılığı tamamen teslim aldı, en amiyane tabirle kolunu kanadını kırdı. Sadece patronlara, siyasilere hizmet eden bir görünüme büründürüldü sendikalar. Başka bir ifadeyle orijinal anlamda hak aramak olan sendikacılığın içi ve içeriği boşaltıldı. Hal böyle olunca bu işi adam gibi hak arama davasına döndürecek sendikacılar da yetişmedi. Yetişenlerde kendilerini geliştirip demokratik yollarla tekrar emeğin ve milletin sempatisini kazanacak argümanlar ortaya koyamadılar.

Şimdi birçok sendikacı arkadaşlarım bu yazıya kızıp eleştirecekler. Varsın eleştirsinler, eleştirmek güzeldir. Yalnız sokaktaki vatandaşın nabzını tutan biz gazetecilerin eleştirilerini de aynı şekilde kabul ederlerse işçi adına memur adına daha faydalı bir iş yapmış olurlar. Bizim bilgilerimize güvenmeye de bilirler. O zaman acizane tavsiyemiz oldun, sendikalar kendi üyeleri arasında üye memnuniyeti anketi yapsınlar kendi gözleriyle görsünler sendikaya ve sendikacıya olan güvensizliği. Zaten meydanlara gelen vatandaşların çoğu sendika içine ya yeni girmiş ya da sendikacı arkadaşlarına destek vermeye gelenlerdir. Yoksa Türkiye de çalışan sayası meydanlardakinden yüz kat daha fazla. Bu anlamda bir iki de tüyo verelim mi sendikacı arkadaşlara. Cumartesi çocuğumun tedavisi için günü İstanbul/Kadıköy de idim. Bahariye caddesi ve moda ilköğretim okulu önünde 1 Mayıs için broşür dağıtıp pankartlar açıyorlardı. Bu arkadaşlar sendikacı mıydı başka örgüt elemanları mı bilemem ama vatandaşlar onları görünce hemen uzaklaşıp yollarını değiştiriyorlardı. Bazıları da esas curcuna yarın, sokağa çıkmamak lazım diye aralarında konuşuyorlardı. Şimdi sendikacı arkadaşlara sormak lazım vatandaşları ürküterek, korkutarak mı hak aranıyor? Veya DİSK genel başkanı sayın Beko’ya sormak lazım vatandaş, esnaf bu denli tedirgin iken Taksim ısrarınızın sebebi nedir? Üstelik bunun adı bayram, masada alamadığınızı meydanlarda bağırarak, yakıp yıkmak isteyenlere prim vererek mi alacaksınız? Eğitim her engeli aştığı gibi sendikaların önünü de eğitim açacak. Bilinçli sendikalar olmadığı, bilinçli sendikacılar yetiştirilmediği müddetçe kaybeden hep emekçiler olacak.

Haydi kalın sağlıcakla, selam ve dua ile...


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —