''Kadına karşı şiddet ve cinayetler neden arttı ? ''
Kadına şiddet ve kadın cinayetleri ülkemizde günden güne artmakta.Gencecik,hayatının baharında nice genç kız,kadın,çocuk vahşice acımasızca katledilmekte.Bizlerin de bütün bu olan biteni izleyip üzülmekten başka elimizden bir şey gelmiyor.Türkiye'de bildiğimiz çok sayıda kadın cinayetinin yanı sıra bilmediğimiz kim bilir kaç kadın cinayete kurban gidiyor ? Cinayet haricinde şiddete maruz kalan kadın sayısıda 2019 yılı rakamlarına göre kadın nüfusunun yüzde 38 i kadar.
Herkes tarafından ''Kadına karşı şiddet ve cinayetler neden arttı ? '' sorusunun cevabı aranıyor.Halbuki sadece kadına şiddette değil çocuklara ve hayvanlara karşı da şiddet,cinsel taciz ve cinayetlerde inanılmaz bir artış var.
Toplumsal bir bozulma yaşıyoruz.Herkes bu bozulmayı farklı sebeplere bağlarken bazı kesimlere görede suçlu ''İstanbul Sözleşmesi''.
Erkek egemen bir toplumuz ve kadın her zaman,her platformda,her konuda,her olayda geri planda tutuldu.Bu düzen böyle de devam ediyor.Kadınlar önceliğimiz,kadınlara değer veriyoruz palavralarını çokça duyuyoruz.Ancak bir icraat göremiyoruz.Lafta verilen değer icraata yansımayınca bir hükmü olmuyor.Mutlaka kadına değer veren sahip oldukları hakları kabul eden erkekler de var.Ancak maalesef ki çoğunluk kadını ikinci sınıf görmekte.Kadınların neredeyse tamamı erkekler tarafından ikinci sınıf insan muamelesi görmekten iyice rahatsız olmaya başladı.
Kadınlar haklarını biliyor ve haksızlıklara ses çıkarıyor.Eskisi gibi koca,kocanın ailesi ezsin,dövsün,sövsün,kadın susup otursun devri kalmadı.Kadınlar ''kadının karnından sıpayı,sırtından sopayı eksik etme'' gibi sözlere karşı çıkmaya başladı.Haklarını aramaya başladı.Yaşadıkları haksızlıklara karşı seslerini yükseltmeye başladı.Hak arayışı insanca yaşama istekleri de bazı erkekleri rahatsız etmeye başladı.
Aile içi veya dışı yaşanılan sorunlar nedeniyle kadın ile konuşarak anlaşamayan,kendi dediklerini kabul ettiremeyen ve istediği sonucu alamayan erkek,çözümü kadını öldürmekte yada şiddet uygulamakta buluyor.Sanki o kadın kendi malı,sanki kadının canını kendileri vermişçesine şiddet uygulama ve öldürme hakkına sahip olduklarını düşünerek acımasızca,vahşice düşündüklerini uyguluyorlar.Belki bazı yaşanılan sorunlarda tüm suçlu kadındır.Erkekleri çileden çıkaran haksızlık yapan kadın da olabilir.Ne olursa olsun,kadın suçlu dahi olsa bu durum kimseye kaba kuvvet kullanma hakkı vermez.Allah erkeklere fiziksel gücü kadınları koruyup,kollamaları için vermiş.Öldürsün,dövsünler diye değil.
Artık çağ atlıyoruz.Çağın gerekleri ve getirdikleri de kadının yaşam hakları konusunda değişimi öngörüyor.Dünya da olduğu gibi ülkemizde de kadınların hak arayışları devam etmekte ve buna bağlı olarak değişimler yaşanmakta.Artık erkeklerin egemen olduğu bir toplumdan ziyade erkekler kadar insanca yaşam haklarına,birinci sınıf insan ve eşit hak ve özgürlüklere sahip olmak isteyen kadınların yer aldığı toplumlara doğru bir dönüş yaşanmakta.
Bu dönüşü sözleşmeye bağlayan bir kesim var.İstanbul sözleşmesinin,İslama göre yanlış olduğunu,topluma zarar verdiğini,cinayet ve şiddet olaylarını artırdığını düşünenler var.Ancak imzası atılan henüz resmen uygulamaya konulmayan böyle bir sözleşmenin varlığından toplumun büyük bir kesiminin haberinin bile olmadığını düşünüyorum.
Üstelik yaşanan şiddet ve cinayetler sadece aile içi değil aile dışında da arttı.Asıl mesele İslam'ın kadınlara verdiği haklara göre değil örf,adet,gelenekler çerçevesinde yaşayan bir toplum olmamızdan ve herkesin kendi kanunlarını uygulamak ve uygulatmak istemesinden kaynaklı.Hocalar televizyonlarda orada burada çeşitli fetvalar veriyor.O fetvaları veren hocalardan biri de çıksın İslama göre erkeklerin görev ve sorumluklarından bahsetsin.Ama nerdeee.Sadece kadın şunu yapmalı kadın bunu yapmalıdan başka bir şey duyamıyoruz.Allah'ın kadınlara verdiği hakları,kullar kadınlardan esirgiyor.Bir insan ya Allah'tan korkmalı ya da kuldan utanmalı.Bu ikiside yok ise bu vahşetlere dur demek için çok ağır ve caydırıcı cezalar gerekli.
Toplumumuzda maalesef ki kadın dayanışması da pek yok.Yalandan kadınlar gününde kahvaltılar,çaylar,matineler yapılır gülüp oynanılır ancak dayanışma söz konusu olunca herkesin birbirine cephe aldığını görürüz.
Önce herşey bu dayanışma gücünü gösterme ile başlar.Bir taraftanda herkes bireysel haklarını savunmakla mücadelesine devam eder..
Bu vahşetler toplum,kadının varlığını kabullenene ,kadının da söz hakkına sahip olduğuna,eşit haklara sahip olduklarına ve birinci sınıf insan olduklarını kabul edene kadar devam edeceğe benziyor.Kadınlar artık haksızlıklara karşı susmuyor.Verilen mücadelelerin sonunda kadının hakları olduğuna ve kadının varlığına bu toplum alışacak.Bu sürede kayıplarımız olsa da kazanan kadınların insanca yaşama hakları olacak.