İlmi siyaset
Bugün toplumsal olarak sosyal ilişkilerimiz de hiçte iyi değiliz. Birbirimizi anlamıyor ya da yanlış anlıyoruz. Herkes birbirine karşı önyargılı. Bir araya gelip medeni bir şekilde konuşamıyoruz. Belki bilgi toplumu oluyoruz. Kültür seviyemiz artıyor. Ekonomik olarak rahatlıyoruz. Ama insani ilişkilerimizde de bir o kadar geriliyoruz.
Dedikoducu bir millet olmaya doğru gidiyoruz.
Hayata hep olumsuz yönden bakıyoruz. İyimser olanları da hayalperest olarak değerlendiriyoruz. Birbirimizi destekleyeceğimize köstek oluyoruz. İyi yanlarımızı görmüyor, hep eleştirecek bir yanımızı buluyoruz. Birbirimize güvenmiyoruz.
Devlet milletine, öğretmen öğrencisine, idareci memuruna, anne babalar evlatlarına güvenmiyor. İnsanlar güzel bir şeyler yapsa dahi toplumda öyle bir algı oluşmuş ki sanki bunu menfaat için yapıyorlar. Allah rızası için yaptığımızı söylersek gülüp geçiyorlar. 'Hadi canım sende' diyorlar. 'Sen kimi kandırıyorsun' gibi sözlere muhatap oluyorsunuz. İnsanlar adeta suizan içinde yüzüyorlar.
Bu kadar olumsuzluğun olduğu bir yerde insanlar mutlu olabilir mi?
Bu toplum huzur ve saadeti yakalayabilir mi?
Bunun altında yatan ne, niye bu hale geldik?
Bunun en önemli nedeni 'neyi, nerde, ne zaman, nasıl' söyleyeceğimizi, yani ilmi siyaseti bilmememizden kaynaklanmaktadır. İlmi siyaset neyi, nerde, ne zaman, nasıl söyleyeceğimizi bizlere öğretir. Eğer bunları yani neyi, nerde, ne zaman, nasıl söyleyeceğimizi ya da davranacağımızı bilemezsek bu toplumda çatışma kaçınılmaz hale gelir. Çatışmanın olduğu bir yerde kesinlikle huzur ve mutluluk olmaz. Ve yukarıda saydığım bütün bu olumsuzluklar aynen yaşanır. Bugünkü olumsuzlukların temelinde ilmi siyaseti bilmememiz yatmaktadır. İlmi siyaset sadece siyasetçiyi ilgilendirmez. O herkesi ama herkesi ilgilendirir. Çöpçüsünden çiftçisinden tutun da profesöründen öğretmenine kadar hemen herkesi ilgilendirir. Bir esnafın gelen müşterisine nasıl davranacağını bilmediğini düşünün, malını satabilir mi? Bir âlim düşünün çok bilgili, kültürlü ama bilgi ve kültürünü aktarmasını bilmiyor.
İlmi siyaset, hemen herkese öğretilmeli. Eğer öğretmenlerimize ilmi siyaset öğretilseydi okullarımız çocuklarımız için zorla gidilen bir yer olmaktan çıkardı. Okulda kendisini mutlu ve mesut hissederdi. Çocuklarımız dağılma zilinin çalmasıyla birlikte koşarak evlerine gitmezlerdi. Memurlara, idarecilere ilmi siyaset öğretilseydi devlet daireleri bizlere bu kadar soğuk gelmezdi. Doktorlarımıza ilmi siyaset öğretilseydi hastaneler bizlere çok sevimsiz gelmezdi. Hele siyasetçilerimiz ilmi siyaset bilselerdi bu kadar çok güvenilmeyen kimseler olmazlardı.
İlmi siyaset beşeri ilişkilerin öğrenildiği bir bilim dalıdır. Ve eskiden mekteplerde ve medreselerde ders olarak okutulurdu. İlmi siyaset bizim insani ve beşeri yönümüzdür. Bizim birbirimizle aramızdaki ilişkileri düzenler.
Ne güzel söylemiş Yunus;
"Söz ola kese savaşı, söz ola kestire başı
Söz ola ağulu aşı, yağ ile bal ede bir söz"
İlmi siyaset karşı tarafın kapasitesini bilmektir. Sözün ne kadarını söyleyeceğini bilmektir. İlmi siyaset herkese anladığı dilden konuşmaktır.
Mevlana’nın dediği gibi:
"Sen ne söylersen söyle, söylediğin, karşındakinin anladığı kadardır."
İnsanlar hayatta başarmak ve mutlu olmak ister. Bunun içinde yaşadığı çevreyle ve insanlarla barışık olmalıdır. Başarının ve mutluluğun sırrı doğru şeyi doğru zamanda yapmaktan geçer. Neyi, ne zaman, nerde, nasıl söyleyeceğimizi çok iyi ayarlamalıyız. Bakın o zaman göreceğiz ki insanlar birbirlerinin rakibi değil, eşi, dostu, arkadaşı olacaktır. İnsani ilişkilerimiz çatışma üzerine değil, sevgi ve kardeşlik üzerine kurulacaktır.
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.