HİSSİZLEŞİYORUZ
Neler oluyor Allahım? Bir kabusun içinde olduğumu düşünüyorum. Daha öncede ölmedik mi? Neden her geçen ölüm bu kadar ağır geliyor şimdi? Televizyonlar, gazeteler, sosyal medya hesaplarımız, bizler, bizden olanlar öylesine uyuşmuşuz ki... İşte tam bu tepkisizlik, bu durgunluk hem çıldırtıyor, hem korkutuyor. "Daha öncede ölmedik mi?" dedim. Ve anladım ki ölüme bağışıklık kazanılmıyor. Suruç'a giden 300 kişilik gruba bombalı saldırı, 35 yaralı 30 ölü. Suruç neresi peki? Kobane'den gelen insanların sığınağıydı Suruç. Peki bu 300 kişilik grup kimdi?... Kimi tıp, kimi sosyoloji öğrencisi, kimi öğretmen. Güneşin sofrasını kurmaya gitmişlerdi Suruç'a. Öğretmen, doktor olmanın yanında solculardı. Bu ölmelerini haklı kılamaya yetiyor mu? Öylesine kinle dolmuşuz ki, anlamıyoruz anlayamayacağızda! Peki bu solcular ne yapmaya gitmişti oraya?.. Sağlık, inşaat, pedagoloji, çocuk parkı ve oyuncaklar...
Uzun süredir Kobane'de bulunan sinemacı Önder Çakar yazmış mektubunda, belki oradakilerden sinemacı olarak bir insanın neler yapmaya çalıştığını görürüz en azından; "Kentlerdeki kültür merkezlerinin tiyatro salonlarında öncelikle çocuklara yönelik gösterimleri başlatacağız. Bir tane tripotör araç alıp, onu ışıklar ve boyalarla süsleyeceğiz. Megafonu olacak ve aracı kullanan şoför palyaço kostümü giyecek ve sokak sokak dolaşıp anonslar yapıp gösterime çağrılar yapacak. Sonra büyük panolarımız olacak gösterim tarihlerimiz ve gösterilecek filmin afişleri olan. İlerde de sinema seyretmek ve buradaki izlenimlerini yazmak okullarda eğitim olacak. İlk olarak, Charlie Chaplin’in “The Kid” filmiyle başlayacağız, ikincisi bir Amerikan çizgi filmi; özgürlüğünü arayan bir atı anlatıyor. Çevirisi bitti. Yakında dublaja giriyoruz. Çocuklara filmde şeker-oralet dağıtacağız. Her şey iyi giderse-ki gidecek- büyüklere başlayacağız gösterimlere. Her kentte(10 kentimiz var), hafta da bir gün bir seans şimdilik gücümüz bu dedik. Elbette Amude sinemasını unutmadık. Şimdi onun yerinde bir park ve parkta ölen çocukların adları yazılı bir abide var fakat arkasındaki arazi boş ve hemen kamulaştırıldı. O boş araziye Amude sineması en az 298 koltuğuyla inşa edilecek."
Kim peki bunca güzel işi, bu dayanışmayı kana bulayan? İŞİD mi ? DAİŞ mi? kim?.. Sorunun cevabı aslında ortada. Peki neden? Buradaki insanlardan ziyade "dayanışmanın" hedef alındığı öyle açık ki. Bu bir çeşit mesaj yada göz dağı değilde nedir? Diğer bir sorum ise nasıl oluyorda polis, MİT ya da birileri farkedemedi bu bombayı? Nasıl! Kobane'ye oyuncak götüren insanların bile üstlerinin başlarının sıkı sıkıya arandığı en ufak bir şüphede ikisinin üçünün tutuklandığı bu kadar kontrollü geçişlerin yapıldığı bir yerde, "canlı bombayı" farkedememek...
Bütün bunları normalleştirmek, ertesi gün olmamış gibi davranmak... Et diyorum, insan eti ne kadar ucuzlamış böyle! Kanın sudan ucuz olması sizin de beyninizi tırmalamıyor mu? Bugün bu oldu yarının bedeli ne olacak peki? Kilosu kaça kanın yarın bu ülkede? En beteride ne biliyor musunuz? Öğrenemedik bir türlü ölüme saygıyı. Ölümü bile dirhem dirhem bölerek yaşamak. Adıyaman'daki uzman çavuşunda, Suruçta'kininde insan olduğunu bilerek yaşamak. Solcusu, milliyetçisi, islamcısı, her kimse... Bütün ideolojilerden sıyrılıp bakmak ölüme... Hepsi birer evlattı, kardeşti, babaydı bunu unutmayarak, kutuplarımızdan çıkarak, ortak bir noktanın, barışın çemberinde tutarak ölümün kahrolası yasını... Öldürenlerin, kan dökenlerin yüzüne çarpa çarpa! "İstediğiniz kadar öldürün biz yine biriz oturacağız güneşin sofrasında" diye haykıra haykıra.
Hani hep söyleniyordu ya "Kobane düştü" diye, anladım ki bu sefer öldüğümüzde "Kobane değil insanlık düşmüş yerin yedi kat dibine".