Her Konu Gibi ''Kriz'' de Kişisine Göre
Ülke olarak yeni yıla çeşitli dileklerle girmiş olmamıza rağmen beklediğimiz ve istediğimiz iyi haberleri henüz alamadık.Dünya da ve ülkemizde salgın hastalıklar,kazalar,yangınlar,afetler,intiharlar,alacak-verecek cinayetleri,şehit ve zam haberlerinin ardı arkası kesilmedi.Toplum bir yandan tüm olumsuzluklara alışmaya bile başladı.
İnsan,her yeni gün de ''Bugün ne olacak?'' diye düşünmeden edemiyor.
Hiç birşey olmasa da bildiğimiz gibi ekonomik sıkıntılar var.
Vatandaşlar arasında her konuda olduğu gibi bu konuda da tartışmalar yaşanıyor.
Sokağa,çarşıya, pazara çıktığımız zaman evet sıkıntı var diyoruz.Kurlara baktığımız zaman herşey ortada.Ama durumun böyle olmadığını kabul etmeyenlerde var.
Bu konuda bile birlik olunamıyor.Kutuplaşma iyice içimize işlemiş.Herkesin kendine göre bir doğrusu var ve kendi doğrusunu karşı tarafa gerekirse tartışarak,kaba kuvvet kullanmaya çalışarak kabul ettirmeye çalışanların olduğunu görüyoruz.Özellikle sosyal medya trolleri gündem saptırmak veya birini karalamak için her zaman iş başında.Hangi konu veriliyorsa,kim hedef gösteriliyorsa üç kuruş için saldırıya başlıyorlar.
Ülkelerde yaşanan krizden en çok etkilenenler genelde düşük ücret karşılığı çalışanlar olur.Bizde de öyle oluyor.Dört kişilik bir ailenin sağlıklı bir biçimde beslenebilmesi için açlık sınırı aylık 2.219,45 TL.Yoksulluk sınırı ise 7 bin 229 lira olarak açıklanmıştı.Ülkemizde milyonlarca kişi yoksullukla mücadele ederek hayat sürdürmeye çalışıyor.Var olan sorunları kabul etmek erdemliktir.Ortalık güllük gülistanlıkmış gibi göstermek yerine ''evet zor günler geçiriyoruz ancak ben iyiyim,bana göre sıkıntı yok ve ben bu durumdan şahsi olarak zarar görmüyorum'' denmesi gerekir.Sürekli eskiden şöyleydi,eskiden böyleydi deniyor.Eskiyle günümüzü kıyaslamak yerine gerçekçi olmak gerekir.Eski ile şimdinin bir olması zaten mümkün değil.20 yıl önceki şartlar şimdikiyle aynı değil.Sürekli eskiyi örnek vermek biraz trajikomik oluyor.
Dünya değişti,ülke değişti,toplum değişiyor.
Eski zaman başka,şimdi ki şartlar başka.
Gebze'de satılık ilanlara göz gezdirdim ve bir çok fabrikanın satılık ilanını gördüm.Fabrikalar keyiflerinden satılmıyor.İş yerini devreden veya kapatan ülkeyi terk ediyor.Küçük esnaf zor ayakta duruyor.İdare edemeyecek duruma gelenler işyerini kapatıyor.
Varlıklı olan kendi insanlarımız birer birer yurt dışlarına yerleşme hazırlığı içerisindeler.Diyelim ki sorun yok.Bu hazırlığın bu gidişin sebebi nedir ? Merak etmiyor da değilim. Benim gibi merak edenler de az sayıda değil. Ülkeyi terk edenler ayrı,yurt dışında yaşayıp ekonomimizi savunanlar ayrı.Bir yönden haklılar kurların yükselişi yabancı ülkelerde yaşayan yurttaşların refah seviyesini yükseltirken bizimkini düşürüyor.Onun için geri gelmek yerine oradan övgü dolu sözler sarf ediyorlar.
Maddi sıkıntılar iyice psikolojileri bozdu.Kendini yakanlar,intihar edenlerin yanı sıra hırsızlık,arsızlık,yolsuzluk gibi kötü alışkanlıklarda inanılmaz artış yaşanıyor.Dikkatimi çeken bir başka konu da dilenciliğin artmış olması.İş yerimiz giriş kat bir yer olduğu için gelen geçen giriyor.Bildiğimiz dilenciler vardır.Sokakta oturur,gezer,üstü başı bakımsız tiplerden.Yanından geçenden para isterler.
Şimdi onların yerini modern dilencilerin aldığını görüyorum.Her gün mutlaka düzgün giyimli birkaç kişi kadın olsun erkek olsun gelip para istiyorlar.Para vermek istemeyince kıyafet istiyorlar.Dışarıda görseniz normal birisi hatta önemli bir şahıs zannedersiniz.O kadar iyi giyimliler.Çok şaşkınım.Ortalık modern dilencilerle doldu.
Bu konuyu yaşanan krize de bağlayanlar olabilir kişilik bozukluğuna bağlayanlarda olabilir.Ben bu durumu krizi fırsata çeviren kişilik bozukluğu olanların tercihi olarak görüyorum.Çünkü bazı insanlarımız artık çalışmak yerine hazır paraya tamah etmeye başladı.Günde 8 saat çalışmaktansa hem gezip hem para isteyip geçinmek daha kolay geliyor olabilir.
Toplum olarak kendimize çeki düzen vermeliyiz.Büyük bir bozulma yaşanıyor.Koca koca adamlar,kadınlar dükkan dükkan gezip dileniyorlar.Daha dün düzgün giyimli iki adam geldi gönderdik.Ardından bir anne yanında iki küçük kız çocuğu ile birlikte geldi.Çok zor durumdayım yardım verin diyor.Çocuklar herşeyi anlayacak yaştaydılar,7 ve 9 yaşlarında gibi duruyorlardı.Git çalış desen çocuklar küçük bahanesi yapacak.Halbuki çalışarak para kazanmayı denese o küçük çocukların ruhlarına şuan verdiği zararı vermez.Çocuklarının gözü önünde böyle birşey yapan annenin çocuğununda aynı şekilde para kazanmaya çalışması çok büyük bir ihtimal.Siz böyle yaparsanız o çocuklarınız nasıl yetişir ? Topluma sizin gibi bireyler eklenmeye devam eder.
Eski ile şimdiyi bu konuda kıyaslarsak evet eskiden böyle tipler yoktu.Maalesef bazı insanlar günümüzde hesap makinesi gibi ortalıkta dolaşarak nereden,kimden otlanabilirim, emek vermeden nasıl geçinebilirim ya da lüks yaşayabilirimin derdindeler.Yine şunu belirteyim ki günümüzde de gerçek ihtiyaç sahiplerinin böyle sömürü yaptıklarını görmedim.
Ülkenin varolan sorunlarını düzeltip refah seviyesini artırmak hükümetin görevi.Ancak kendini yetiştirmek,çocuklarını düzgün yetiştirip topluma kazandırmak ta ailelerin görevi.Ülkemizin geleceği çocuklarımızın elinde.Ne kadar iyi evlat yetiştirirsek o kadar sağlam bir ülke konumunda oluruz.