Tarih: 19.07.2015 18:43

Zulmü seyredenlere hakkımı helal etmiyorum

Facebook Twitter Linked-in

İşte Mersin Cumhuriyet Savcısı Özcan Şişman’ın, tutuklu bulunduğu cezaevinden gönderdiği mektup.
"Yaşadığımız açık hukuksuzluğa, linçe rağmen memleketimin hayrına olacaksa burada kalmaya devam edeyim. Bütün bu yaşananları gören aydınların, milletin sesi olduğunu düşündüğüm basın mensuplarının ve milletin vicdanı olduğuna inandığım hukukçuların sessiz kalması şaşırtıcı. Uygar bir dünyada yaşama beklentisi adına umut kırıcı. Herkes ideolojik elbiselerini giymiş, bugün bana dokunmuyor diye denizde bata çıka boğulmakta olan yargıyı çekirdek çitleyerek izliyorlar.
Avukatım, bizim adımıza verdiği dilekçelerde, muhataplarının elektriğe tutulmuş gibi titremeye başladıklarını, bir ağır ceza mahkemesi başkanına verdiği dilekçeyi, başkanın uzunca süre düşündükten sonra HSYK’ya havale ettiğini, kendisinden beklenen olumlu ya da olumsuz kararı bir türlü veremediğini anlattı. Bu kadar baskı altındaki yargıdan adalet çıkar mı? 1.5 yıldır bir açığımı bulmaya, yaftalamaya çalışıyorlar. Adana’daki görevimden ayrıldıktan dokuz ay kadar sonra karşılaştığım bir MİT elemanı, çalışmalarımı bildiğinden, mağduriyetime üzüldüğünü belirttikten sonra “bizimkiler dokuz aydır sizi paralele bağlamaya çalışıyorlar ama bağlantı bulamadılar” dedi. Bende olmayan bağlantıyı kuramazlar. Korkusuz olmam, bir yerlerden güç alıyor şeklinde yorumlanıyorsa ben Allah’tan başka kimseden korkmam. Ayrıca işimde bir haksızlık yaparsam milletin her bir ferdinin vebalini alırım diye, kul hakkına girmekten korkarım.
Bulunduğum makamı milletimin hukuk beklentisi için değil de şahsi ikbalim için kullanacaksam, Allah beni burada oturtmasın, gideyim çobanlık yapayım diye niyazda bulundum. Trilyonluk çete dosyalarını soruşturdum. Kapıyı hafif aralasam içeriye rüzgâr dolardı. Bir toplu iğne bile temin etmedim. Boğazımdan haram lokma geçmedi. Menfaat karşılığı irademi satmayı en büyük soysuzluk olarak görürüm. Soy derken biraz ecdadımı tanıtayım. Annemin dedesi Çanakkale şehidi. Destan yazan kahramanlardan biri. Babamın babası ise İstiklal Savaşı gazisi. Sakarya, Mudanya, Dumlupınar ve Büyük Taarruz gibi büyük savaşlara katılmış ve beş yerinden yaralanmış. Atatürk ve İsmet Paşa’yı savaş meydanında atının yanına kadar yaklaşıp yakından görmüş bir kahramandı. Ömrünün sonuna kadar aynı evde yaşadık. 80’li yaşlarındayken kendisine maaş bağlanacağı ve istiklal madalyası verileceği söylendi. Evimize kadar gelip teklifi ileten kaymakama, madalyayı gösteriş gibi algıladığını, maaşı da kabul etmeyeceğini, vatanı için savaştığını dünyadayken bunun karşılığını görmeyi doğru bulmadığını söyledi ve reddetti. “Ak Mustafa” lakaplı, bu dedemle de hep gurur duydum. Hukuk fakültesini kazandıktan bir kaç ay sonra vefat etti. Hep hakkın yanında ol, peygamber postunda iş yapacaksın diye tavsiye ve duada bulundu.
Muhtemelen bir ay sonra beni yargının saygınlığını zedelediğim iddiasıyla mesleğimden ihraç edecekler. Bu anlattıklarım ışığında kararda, saygınlık, onur, şeref kavramlarını yeniden tarif etmeleri gerekmiyor mu?
Bana zulmedenlere, zulmü alkışlayanlara, seyredenlere hakkımı helal etmiyorum. Allah her iki dünyada perişan etsin. Mazlumun sahibi Allah’tır. Ben O’nun adaletinin tecellisini bekliyorum. “

Tirsavcilari




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —