Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı Çocuk Hizmetleri Genel Müdürü Selahattin Güven, "Sosyal medya sokaklardan daha güvensiz. Sokakların çocuklarla daha güvenli hale geleceği düşüncesindeyiz." dedi.
TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu bünyesinde kurulan Çocuk Hakları Alt Komisyonu, AK Parti Kocaeli Milletvekili Radiye Sezer Katırcıoğlu başkanlığında toplandı.
Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı Çocuk Hizmetleri Genel Müdürü Selahattin Güven, komisyondaki sunumunda, Türkiye'de genel olarak nüfusun arttığını, Avrupa ülkelerinde en yüksek çocuk nüfusuna sahip ülke olunduğunu söyledi.
Avrupa Birliği (AB) ülkelerinde çocuk nüfusu ortalamasının yüzde 18, Türkiye'de ise bu oranın yüzde 28 olduğunu ifade eden Güven, Türkiye özelinde yapılan incelemede ise çocuk nüfus oranının genel nüfus oranı karşısında düştüğünün görüldüğünü anlattı.
Türkiye'deki çocuk nüfus oranının 12 yıllık süreçte yüzde 31,6 seviyesinden yüzde 28'e düştüğüne dikkati çeken Güven, bu durumun çocuk nüfusu açısından alarm düzeyinde olduğunu dile getirdi.
Bir ülkede doğurganlık oranının 2,1 seviyesinin altına düşmesi hususunun o ülkede doğurganlığın azaldığı anlamına geldiğini belirten Güven, Türkiye'de doğurganlık oranının 1,99 seviyesinde olduğunun altını çizdi. Güven, "Doğurganlık oranı 2,1 seviyesinin altına düştüğü zaman nüfusun kendini yenileme kapasitesi ortadan kalkıyor. Bu anlamda Türkiye'de ciddi bir doğurganlık düşüşünün olduğunu görmekteyiz." değerlendirmesinde bulundu.
Güven, Türkiye'deki bir başka riskin ise bir milyon hanenin tek ebeveyne sahip olduğunu, ölüm ya da boşanma kaynaklı olarak söz konusu hanelerde annenin ya da babanın bulunmadığına dikkati çekti.
Yaklaşık 23 milyon çocuk nüfusu içerisinde 21 bin çocuğun devlet korumasında bulunduğunu vurgulayan Güven, şunları söyledi:
"Bu çocuklarımızdan kimi koruyucu aile yanında kimi bakım kuruluşlarında yaşamları devam ettiriliyor. Bakanlık olarak 126 bin çocuğumuzu da ailesinin yanında destekliyoruz. Yılda 4 bin ila 4 bin 500 çocuğu koruma altına alıyoruz. Sonrasında ise ailelerle çalışmalarımız söz konusu oluyor. Bize gelen bir çocuğu aile ortamından nasıl faydalandırabiliriz bunun yollarını arıyoruz. Risklerin tespiti bizim için çok önemli. Okula devam etmeme bizim için en büyük risk. Yaptığımız çalışmalar ışığında yoksulluğun ön plana çıktığını görmekteyiz. Bazı aileler çocuklarını, kendi ayakları üzerinde durabilmesi için çalıştırdığını, bazılarının ise gerçekten yoksulluk kaynaklı çalıştırdığını ama bazı ailelerin bunu alışkanlık haline getirdiğini görmekteyiz. Bunun üzerine sosyal destek çalışmalarımızı artırdık. Okula devam edemeyen çocukların büyük risk oluşturduğu bir ortamda bakanlık olarak ekonomik ve sosyal yönden biz destek olmaya çalışıyoruz."
Selahattin Güven, Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı Çocuk Hizmetleri Genel Müdürlüğüne mahkeme kararı ile gelen her çocuğu uzun süreli takip ettiklerini söyledi.
Cezaevlerinde anneleriyle kalan çocuklar için de Milli Eğitim Bakanlığı iş birliğinde çeşitli çalışmalar yaptıklarını, 3-6 yaş grubu 319 çocuğun 300'ünün kreş hizmetlerinden faydalandığını ifade eden Güven, 2 yaş altı çocuklar için de çocuk oyun alanları oluşturduklarını dile getirdi.
Cezaevindeki 70'e yakın çocuğun da annesinin rızası dahilinde herhangi bir akrabası ya da koruyucu aile tarafından cezaevi dışında yaşamını sürdürmesini sağladıklarını belirten Güven, şunları kaydetti:
"Çocuklara yönelik istismarın önlenmesi adına yürüttüğümüz çalışmalarda 'Çocuklar ekranla değil akranla büyüsün' düsturu ile hareket ediyoruz, çünkü sosyal medya, sokaklardan daha güvensiz. Biz sokakların çocuklarla daha güvenli hale geleceği düşüncesindeyiz. Biz sokakları ıssızlaştırdıkça risk büyüyor. Bu noktada da belediyelere büyük iş düşmektedir. Çocuk haklarının yaygınlaştırılması noktasında da çalışmaktayız. İllerde çocuk komiteleri oluşturuyoruz. Şu an 14 bin çocuk komitede yer almaktadır. Bu komiteler çocukların isteklerini iletme imkanı buluyor. Ayrıca çocuk alanında çalışan tüm personelimize eğitim verdik. Çocuklara yaklaşım noktasında tüm personelimizi eğittik. Diğer kuruluşlarda da bu çalışmaları devam ettiriyoruz. Burada en iyi koruma yöntemi anne babaların çocuklarla konuşması olacaktır. Özel bölgelerine dokunulmaması gerektiği algısının çocuklara aşılanması gerekiyor."
AA
