Fethi Gemuhluoğlu’nun “İnsana dost olmak, fikre dost olmak, komşuya dost olmak, coğrafyaya dost olmak, tarihe dost olmak, kendi vücuduna dost olmak, görünene ve görünmeyene dost olmak” felsefesinden hareketle yola çıkan “Uluslararası Dostluk Kısa Film Festivali”nin kazananları belli oldu. Festivalin "Kısa Metraj Film Yarışması" kategorisinde birincilik ödülüne İran'dan "The Sea Swells" filmiyle Amir Gholami, ikinciliğe Kazakistan'dan "The Last Teacher" filmiyle Alan Rakhmetaliyev, üçünlüğe ise İran'dan "Hedieh" filmiyle Sahar Sotoodeh değer görüldü.
"Yaşam Boyu Dostluk Ödülleri" sinema ve tiyatro sanatçısı Süleyman Turan, yapımcı ve yönetmen Biket İlhan ve yönetmen Reis Çelik'e verildi.
DERDİ ONTOLOJİK
Festivalin jürisine yönetmen Yüksel Aksu başkanlık etti. "Dondurmam Gaymak", "Entelköy Efeköy'e Karşı", "İftarlık Gazoz" gibi filmlere imza atan ödüllü yönetmen, sinemanın kısa filmlerle başladığına dikkat çekti. Festivalin önemine değinen Aksu, şöyle konuştu: "Türkiye'de tek başına kısa film festivali yapılmıyordu. Genelde film festivallerinde bir yan başlık olarak kendine yer buluyordu. Aslında dünyada çok ciddi kısa film festivalleri var ve en önemli sinema sanatçılarının çoğu kısa filmlerinden yetişmiş insanlardır. Bu açıdan sadece kısa film olması hasebiyle kıymetli bir festival."
Aksu, festivalin temasının dostluk olmasının ayrı bir önem taşıdığını dile getirdi. “Dostluk ve kısa film kardeştir” diyen Aksu "Dostluk ve kısa film kavramı kardeştir. Çünkü kısa filmler rant, ücret, şöhret amaçlı çekilmez. Ontolojik dertler ve sofistike endişelerle çekilir. Mahallenin amatör küme takımı gibidir. Herkes formasını kendisi diker, ayakkabısını kendisi getirir. Para ve çıkara dayalı ilişki olmadığı için kısa filmin kendisi bir dostluk etkinliğidir. Bu anlamda festivalin manidar olduğunu düşünüyorum" şeklinde konuştu.
Gemuhluoğlu önemli bir figür
Yüksel Aksu, Fethi Gemuhluoğlu gibi bir şahsiyetin yeterince bilinmediğini belirtti ve sözlerini şöyle sürdürdü: “Türkiye’de entelektüeller de geleneksel sağ ve sol da onu pek bilmez. Halbuki Türkiye’deki kültür sanat hayatında ve insan ilişkilerinde özel bir yere sahip. Ben de onun adını hayatımda ilk kez Tanıl Bora’nın Cereyanlar adlı kitabında duymuştum. Araştırma yapınca onun ülkemizin felsefesinde, kültürel ikliminde önemli bir figür olduğunu öğrendim. Bu tür kıymetler bir yere inkısapla anılmadıkları için unutulabiliyor. Bu anlamda festivalin önemli ve doğru bir işlevi oldu.”
KAYNAK: YENİ ŞAFAK GAZETESİ
