Tarih: 21.09.2018 10:01

Çiçek bozuğu bir kalbe adanmıştır

Facebook Twitter Linked-in

“Annemi öldüreceğim gün, sabah yedide uyandım.” Anıl Can Uğuz’un DEX’ten yayınlanan ilk kitabı bu cümle ile başlıyor. Kitabın baş kahramanı Mahir yarısı yanık yüzü, kısacık kapkara kolları, ufak kafası, çirkin ve yamuk dişleri ile pek çokları için bir sirk ucubesinden farksızdır. Bu ucube bedense adeta kaderine de sirayet etmiş bir eğreti hayat vermiştir ona. İşte ‘Kalbimde Çivilerle Uyumuş Gibiyim’ tüm bunların etrafında sessiz bir isyayın tanıklığına çağırıyor okurunu. Mahir’in varoluşuna yönelttiği sessiz o isyanın...

Lise son sınıf öğrencisi Mahir, içinde hiçbir zaman yeni bir güne başlamanın heyecanını duymamış kahramanımız. Ancak bu cümleyi ilkgençlik yıllarının hezeyanlarından muzdarip bir ergenlik hikâyesi gibi düşünmesin okuyucu. Zira demir leblebi gibi bir hikâye var ortada. Çocukluğunun sekiz senesi onun da nedenini bilmediği sebeplerden babasız geçmiş, dedesinin evinde, annesinin mutsuzluğuyla sığıntı gibi büyümüş bir genç adam var karşımızda. Ve bu genç adamın babası, bir gün geri dönüp de annesi tarafından kabul görünce, Mahir için tetikleyici bir unsura dönüşüyor. Tam bu kısımda belirtmek gerekiyor ki; Mahir hiçbir zaman babasına vurgun bir evlat olmamıştır. Hatta babasından bahsettiği kısımda şöyle der: “Bana ve sana bıraktığı tek şey çirkinliği olsa da babam, benim için olması gereken bir şeydi. Biriydi demiyorum, bir şeydi. Onu bir eşya olarak düşünüyorum bazen. Orada, kıpırtısız duran, pis kokan bir eşya. Kokusu çirkin, tadı berbat, sesi rezalet, dokusu batan, başka bir şey olmak isteyen bir eşya.”

KENDİ KENDİNİN CELLADI

Oysa kendi halinde bir çocuktur Mahir. Arkadaşları Ramazan ve Tufan ile vakit geçiren, uzaktan uzağa Şeyda’nın aşkını içinde taşıyan, şiir defterini yanından ayırmayan… O garip hayallerinin bile kimseye zararı yoktur. Belki kitabın başladığı sabaha dek hayata verdiği tek zarar, top oynarken yanlışlıkla kırdığı camdır.

Diğer yandan tüm bu dışlanmışlığın içinde örtük kibirle büyümüş bir kalptir Mahirin’ki. Bu kibir aslında her şeyin farkında olmasından ileri gelir. Ne masum ne de mazlumdur Mahir. Kendi varoluşunu sorgularken de gerekirse cellat maskesini takmaktan imtina etmez. Hakikatte kimin celladıdır o tartışılır. ‘Kalbimde Çivilerle Uymuş Gibiyim’ bu açıdan bakıldığında kesinlikle siyah-beyaz bir anlatı değil. Hatta bilhassa grisi bol bir kitap. O belirsizlik olmasa çiviler neden batsın zaten…

Uğuz’un yazım tekniğinde en çok dikkat çeken şey, kitap boyunca iki ses arasında gidip gelen kurgusu oluyor. Yazarın sesi ile kahramanın sesi arasında gidip gelen anlatı, kurgu ile gerçeklik arasında da gidip gelen bir köşe kapmaca oyununa benziyor. Yazarın mı kahramanın mı konuştuğunu ara ara şaşırtırken, okurunun aklını bulandırıp onda soğuk duş etkisi yaratıyor. Yazarı tarafından bir tür oyuna dönüştürülen bu süreç, kitabın isminde geçen çivilerin dürtmeleri gibi okurunu da dürtüyor. Uğuz, okurunu hikâyenin rehavetine kapıldığı her anda omuzlarından tutup sarsıyor. Hal böyle olunca ‘Kalbimde Çivilerle Uymuş Gibiyim’ ismiyle müsemma bu diken üstündelik hissinden alıyor gücünü.

Çirkin bir insanın gerçekten mutlu olma şansı var mıdır? Kendimize en dürüst olduğumuzu söylediğimiz anda bile rol mü yaparız? Birini sevmek büyük bir yalandan mı ibarettir? Kim olduğumuz sorusunun cevabı hayatımız boyunca bilemeyeceğimiz bir şey midir? Bu ve bu gibi sorular ile okurunu da Mahir’in isyanına ortak ediyor Uğuz. Bir modern tragedya karakterini andıran Mahir’in hikâyesi, başka bir şey olmayı isteyerek harcamadığımız bir dünyanın umuduna adanmış bir ağıda dönüşüyor.

KALBİMDE ÇİVİLERLE UYUMUŞ GİBİYİM
Anıl Can Uğuz
DEX Kitap
97 sayfa, 19 TL.

KAYNAK: Hürriyet




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —