9524,59%-0,06
32,54% 0,30
34,71% 0,07
2491,33% 0,29
4168,04% 0,00
Emre Kongar: Türkiye'nin laik yapısından Sünnileşme'ye doğru kayma hız kazanacak. Tam bir keşmekeş yaşanacak. Nüfus birbirine girecek. Planlı, programlı kentleşme kalmayacak.
Türkiye, insani trajedi yaşayan milyonlarca Suriyeli’ye kucak açarken hiçbir tedbir almadı. Yeter ölçüde mülteci kampları oluşturulmadı, uluslararası camia insani yardım için harekete geçirilemedi. Türkiye’ye giren Suriyeli sığınmacıların şehirlere serbestçe dağılımına izin verildi. Travma yaşayan Suriyeliler’e psikolojik destek verilmedi. Sığınmacıların çocukları eğitimsiz ve hepsi açlıkla mücadele ediyor. Şimdi de Suriyelilerin Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığına geçmeleri gündemde. Peki, Türkiye’deki şehirlerin demografik yapısını değiştiren bu tablo hangi olumsuz etkilere yol açıyor? Ekonomi ve işsizlik sorunu nasıl etkileniyor? Travma içinde yaşayan, aç ve cahil kalan insanlar ne yapar? Türkiye, geleceğini de tehlikelere sokan bu olguyu hiç konuşmuyor, çözümü tartışmıyor. AKP İktidarı niçin böyle yapıyor? Politika geliştiremedi mi, yoksa gizli bir stratejisi mi var? Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan önceki gün ağzından baklayı çıkardı. Erdoğan, “Suriyeli sığınmacılara vatandaşlık vereceğiz” dedi.
EMRE KONGAR’DAN TARİHİ UYARILAR
Türkiye’nin bu hayati meselesini duayen sosyolog ve yazar Emre Kongar ile konuştu. “Çok tehlikeli bir noktadayız” diyen Kongar uyardı : “AKP sığınmacıları seçim başarısı gösteremediği kıyı şehirlerine ve Alevi yoğunluklu şehirlere yerleştirmeye çalışıyor. Cumhuriyetin kazanımları yok edilirken, Sünni Arap akımı hız kazanıyor. Nüfus birbirine girecek. Planlı kentleşme kalmayacak. Tam bir keşmekeş yaşanacak. İşsizlik artacak. Kalkınma etkilenecek. Her alanda toplumsal sapmalar ve sapkınlıklar ortaya çıkacak. Suç oranları yükselecek. Son derece bunalımlı zamanlar Türkiye’nin önünde.”
Suriyeliler’i ülkelerinden kaçışa sürükleyen sebep iç savaş. Peki bu savaşın başlıca sebebi nedir?
Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) ya da Ilımlı İslam diye nitelenen projedir. O proje, Ortadoğu’da İhvan’a, yani Müslüman Kardeşler’e dayalı Amerikancı İslam yönetimlerini başa geçirmek amacı ile yürütüldü. Kimlere karşı? Tırnak içinde “laik diktatörler”e karşı. Yani Saddam’a, Esad’a, Mübarek’e karşı. Amerika, liberal piyasalar ile birleşen Amerikancı-Ilımlı İslam’ı getirmeyi hedefledi. Bir başka yönü ile de İslam adına terör yapan örgütlere, Radikal Siyasal İslam’a karşı, El Kaide’ye karşı getirdi bu projeyi. El Kaide ABD’nin Suudi Arabistan sermayesi ve CIA eğitimi ile Sovyetler Birliği’ne, komünizme karşı Afganistan’da başlattığı bir siyasal-dini örgütlenmeydi. Nitekim bu örgütlenme Afganistan’da Sovyetler’i yendi. Derken Sovyetler Birliği çöktü. Orada kurulmuş örgüt amaçsız kaldı. Bu sefer örgüt savunacağı ideoloji olarak Ortadoğu’daki İsrail-Arap anlaşmazlığını esas aldı. İsrail düşmanlığı üzerinden gitti Amerika’yı vurdu. Tam bir Frank Einstein hikayesi. Yani Amerika bir canavar yarattı, sonra canavar onu yedi.
Tayyip Erdoğan “Ben BOP’un eş başkanlarından biriyim” diye övündü. Bu projede Türkiye’nin rolü nedir?
Türkiye’nin rolü çok büyük. Çünkü Amerikan ve emperyalist karşıtı olan Erbakan’ın Refah Partisi’nden kopan ve AKP’yi kuran grup, ABD’ye “Biz Amerikancı Ilımlı İslam’ız. Demokrat Müslüman’ız. Biz size yardımcı oluruz” dediler. Zaten bu yüzden Erdoğan daha hiçbir şey değilken Bush tarafından Beyaz Saray’da kırmızı halı muamelesi ile karşılandı.
Batı projesi BOP amacına ulaştı mı?
Hayır. Amerika NATO aracılığı ile Libya’yı vurarak Kaddafi’yi düşürdü. Libya’da Ilımlı İslam’ın başa geçeceği, demokrasi geleceği, ABD müttefiki bir oluşumun yönetime geleceği umut edildi. Olmadı. Tam tersi, Libya, aşiretler savaşı ile cehenneme döndü. Orada Amerikan Büyükelçisi’ni öldürdüler. Amerika, projesinin Libya’da çöktüğünü gördü. Aynı şekilde Mısır’da Mübarek’i düşürdükten sonra başa gelen Mursi demokrasi filan değil, İslam’a dayalı diktatörlüğe doğru gitti. Amerika onu uyardı. Mısır Ordusu rahatsız oldu. Mursi Amerikalılar’ı dinlemedi. Bizimkilerden (AKP İktidarı’ndan) da destek aldı. Bizimkiler Mursi’ye “Diren” demişler. Direnince Sisi darbe yaptı. Böylece Amerikancı Ilımlı İslam Projesi Mısır’da da çöktü.
Peki Türkiye ayağında ne oldu?
Proje Türkiye’de de çöktü. Çünkü Türkiye’de “Demokrasiye uygun davranacağız” diye iktidara gelen AKP’nin demokrasi ile uzaktan-yakından ilgisinin olmadığı, iktidarını pekiştirdikten sonra temel hak ve hürriyetleri sınırlamaya başladığı açıkça görüldü. Ilımlı İslam Projesi’nin çöktüğünü Erdoğan da dile getirdi zaten. “İslam’ın öyle ılımlısı, ılımsızı olmaz” dedi. O proje Amerikalılar için bir illüzyon, bir yanılsamaydı.
Sıra Suriye’ye geldikten ve 2011 yılında iç savaş başlatıldıktan sonra neler yaşandı?
Bizimkiler (AKP İktidarı) aşırı uçlara gidip, bir uçtan bir uca savruldukları için Esad’a “Kanka, kardeşim” derken, “Suriye ile Shengen’e karşı Şamgen’i kuracağız” derken, bir süre sonra “Gidip Şam’daki Emevi Camisi’inde namaz kılacağız” demeye başladılar. Amerikan dış politikası ise pragmatiktir, faydacıdır. Projenin yanlışlığını görünce döndüler. Baktılar ki Suriye’de Esad devrilmiyor, bu sefer Esad’lı çözüm aramaya yöneldiler.
Mülteci akımının temel nedeni bu proje midir?
Evet. Üç milyon Suriyeli sığınmacı bu çerçevede (BOP – Amerikancı Ilımlı İslam Projesi nedeni ile) ortaya çıktı.
Suriyeliler’in yaşadığı trajedi karşısında dünya ülkelerinin, insanlığın tutumunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Müthiş bir iki yüzlülük ile karşı karşıyayız. İnsanlığın iki yüzlülüğü hem Doğu’da, hem Batı’da görülüyor. En iki yüzlü ve baş sahtekar olanlar zengin Arap ülkeleri. Lafta “Biz tek bir Arap Milletiyiz” diye mangalda kül bırakmazlar. Fakat iç savaştan kaçan Suriyeliler’in kendilerine sığınmasına -Ürdün ve bir ölçüde Lübnan dışında- bir tek Arap ülkesi izin vermiyor. İşte Suudi Arabistan, işte Katar, işte Kuveyt.. Bu zengin petrol ülkeleri tam bir riyakarlık içinde. İkinci riyakarlık Batı ülkelerinde ortaya çıktı. Bu daha büyük münasebetsizlik. Çünkü Suriye’yi iç savaşa sürükleyen Batı projeleridir. Esas olarak Büyük Ortadoğu Projesi ve Arap Baharı Projesi ABD’ye aittir.
Doğu ve Batı’nın riyakarlığı arasında Türkiye nasıl etkilendi?
İnsanlığın iki yüzlülüğünün bedelini Türkiye Cumhuriyeti’ne ödetiyorlar. Maalesef bizim yöneticilerimiz de bu bedeli öderken kendi siyasal ihtiraslarına uygun sonuçlar elde etmeyi umut ediyorlar.
AKP Hükümeti ile AB arasında yürürlüğe konulan “Geri Kabul Anlaşması”nı nasıl değerlendiriyorsunuz?
Hem hukuken, hem siyaseten, hem de ahlaken yanlış. Amerika’nın önderliğinde bu krize sebep olan Avrupa, kriz karşısında kapılarını kapattı ve Türkiye’yi adeta bir toplama kampı olarak kullanmaya karar verdi. Bunun için Türkiye’ye 3 Milyar Euro, sonra bir 3 Milyar Euro daha vaat etti. Bir de bu anlaşmada her gelene karşı bir kişinin gönderileceğine dair abuk-sabuk bir madde var. Nasıl uygulanacağı belli değil.
Anlaşmanın arka planında ne var?
Türkiye (AKP Hükümeti) üç milyon sığınmacı Arap’ı (ülkemizde) tutmak için şantaj yapıyor. AKP diyor ki; “Benim demokrasi dışı uygulamalarımı görmezden gel, diktatörlük heveslerime onay ver, para ver, ben de bunları burada tutayım.” Avrupa da buna yatıyor. Bu işin çok çirkin bir başka tarafı. Geri kabule karşılık Avrupa, Türkiye’nin AB ile ilişkilerinde daha yumuşak davranmaya başladı. Türkiye’de yapılan demokrasi ihlallerini, basına yapılan büyük baskıları filan görmezden gelmeye başladı. En son olay Erdoğan hakkında mizah-hiciv yapan Alman karikatüristin yargılanması konusunda ortaya çıktı. Merkel, Alman muhaliflerin bağırış, çağırışlarına rağmen o karikatüristin yargılanmasına izin verdi. Çünkü arkada Türkiye’nin üç milyon Suriyeli’ye tampon olma meselesi var.
Toplama kampına dönüştürülen Türkiye ağır bir yük altına ve tehlikeli bir döneme sokulurken, AKP iç politikada hangi siyasi ihtiras ve hesapların içinde?
AKP iktidarı çok tehlikeli bir oyun oynuyor. Suriyeliler için özel kampları AKP’ye desteğin düşük olduğu kıyı kentlerine ve Alevi yerleşim merkezlerine kurmaya kalkıyor. Böylece sığınmacı Suriyeliler’e Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı ve seçmen hakları vererek kendisine siyasal destek sağlamayı düşünüyor.
Mülteci kamplarının yanısıra, milyonlarca Suriyeli sığınmacının Türkiye’de şehirlere gelişi güzel yerleşmesi demografik yapıyı nasıl etkiliyor? Sosyolojik olarak hangi riskleri taşıyor?
Üç milyona yakın insan.. Bir milyonu çocuk.. Okul, eğitim ihtiyacı olan çocuklar.. Yarısı kadın.. Hemen hepsi işsiz.. Büyük bir sefalet.. Dilencilik gibi işler şimdi Suriyeliler’in tekeline geçmeye başladı. Türkiye’nin demografik yapısını bozan, bütün dengeleri alt-üst eden kararlar ülkemizi çok kötü bir sürece götürüyor. Sonunda ne Suriyeliler kazanabilecek, ne Türkiye. Herkesin kaybedeceği bir oyun oynanıyor. AKP hem siyasal, hem ekonomik olarak, hem de hukuk ve eğitimde cumhuriyetin ne kadar kazanımı varsa hepsini yok ediyor. Bu değerler yok edilirken yabancı, Sünni Arap nitelikli ve talep sahibi üç milyon insanın gelmesi tüm bu tahribatı hızlandıracak. Türkiye’nin laik yapısından Sünnileşme’ye doğru kayma hız kazanacak. Tam bir keşmekeş yaşanacak. Nüfus birbirine girecek. Planlı, programlı kentleşme kalmayacak. Zaten son derece marjinal noktalarda dolaşan işsizlik artacak. Kalkınma etkilenecek. Ahlak, kültür gibi her türlü alanda toplumsal sapmalar ve sapkınlıklar ortaya çıkacak. Suç oranları yükselecek. Son derece sıkıntılı ve bunalımlı zamanlar Türkiye’nin önünde. Çok tehlikeli bir noktadayız.