Her seçimler de olduğu gibi bu referandumda da uzun süredir yapılan anketleri, elde edildiği iddia edilen verileri, konuşulan söylemleri takip ediyorum. Her kesiminde kendi anket şirketlerine veya kendi taraftarlarına yaptırdığı anketler tabi olarak da kendilerini haklı çıkaran sonuçlar elde ettikleri de bir vakıa. Bunlar seçim kazanma, kendi görüşlerini haklı çıkarma için kullanılan argümanlar. Yine doğal olarak da seçmeni (özellikle kararsızları)etkileme atraksiyonları olarak değerlendirilebilir.
Sokağın nabzı da öyle mi acaba? Sokaktaki vatandaşlar ne düşünüyor? Sokaktaki vatandaş derken elbette ki laf olsun diye bu ülkeye gelmiş, her şeyden bihaber insanlardan bahsetmiyoruz, bu ülkede doğmuş, bu ülkenin ekmeğini yemiş-havasını solumuş, her şeyiyle bu ülkeye ait insanlardan bahsediyoruz. Tek farkları siyasi arenaya çok fazla bulaşmadan ekmeklerinin peşinde, kendi adlarına kendilerine sunulacak imkanların derdinde olan insanlar. Dolayısıyla çoğu vatandaşın bakış açısı yukarıdakilerin yaptırdığı anketlerin elde ettiği verileri yansıtmıyor. Çok çabuk değişkenlik arz eden, ani kararlar verebilen toplumsal yapımızın olduğu gerçeği de göz ardı edilmemeli.
Her şeyden önce şunu ifade edeyim ki; kendi yetiştirmediğiniz çocuğa nasıl ki benim çocuğum diyemiyorsanız (biyolojik ebeveyn tek kriter değil maalesef) kendi eğitmediğini topluma da benim seçmenim deme şansınız yok. Seçmen üzerindeki kararsızlığın temel nedeni de bu olsa gerek. Yaklaşık 15 yıllık Ak parti iktidarında ülke olarak çok badireler atlatıldı, çok iyi hizmetlerde görüldü. Vatandaş da bunları inkar etmiyor zaten. Ama yeterli görüyor mu, buna evet demek vatandaşın bakış açısında oldukça zor. Zira; Ak parti sempatizanlarını bir kenara koyarsak vatandaşın iktidara bakış açısı ikiye bölünmüş durumda. Batı kaynaklı Erdoğan düşmanlığı vatandaşlar arasında Erdoğan hayranlığını partinin önüne geçirmiş, “ban Ak partili değilim, Erdoğancıyım” diyenlerin sayısı bir hayli artmış durumda. Buna gerekçe olarak da bazı belediyelerin ve başkanlarının ve de bir çok teşkilatın Erdoğan gibi olmadığını, olamadıklarını düşünüyorlar. Bu aralar ikinci bir darbe çığırtkanlığı da hat safhaya vardı. İşte vatandaşın korkusu da bu, yine Cumhurbaşkanın en yakınındakilerin bu darbeye çanak tuttuğu görüşündeler ve teşkilatları eleştirileri de bu noktada. Zira teşkilatların bu konu da uzmanlaşamadıklarını, uzmanlaşmak için alt yapı çalışmaları yapmadıkları kanaatinde vatandaş. Yeni elemanlar yetiştirmek yerine elde ne varsa sahaya sürüldüğünü, bunların da darbeleri sezmesi, gerekli önlemleri alması konusunda yetersiz gördüklerinden ihalenin yine kendilerine kalacağı endişesini taşıyorlar. Vatandaş acı söylermiş. Ne diyelim biz elçiyiz, elçiye zeval olmazmış.
Haydi kalın sağlıcakla, selam ve dua ile….