Yokluk, yoksulluk nedir bizzat yaşayarak bilenlerdenim. Bu makûs talihimizi de tamamıyla bu iktidarın sayesinde değil kendi emek ve çabamızla aştık hamdolsun. Hem de hiç kimseden kuruş yardım almadan, hileye hurdaya bulaşmadan ve de çalıp çırpmadan. Üstelik onca haksızlığa, adaletsizliğe uğramama rağmen dürüstlüğüm ve Rabbime olan inancım sayesinde aştım o zorlukları.
Birçok yazımda dile getirdiğim gibi ülkenin en büyük sorununun ahlak olduğunu bir kez daha dile getireyim. Ahlaki sorunları çözmeden ne enflasyonu önleyebilirsiniz ne de zamların önüne geçebilirsiniz. Adil olmayan gelir dağılımıyla, ücret zamlarıyla da enflasyonu önleyemez aksine teşvik edersiniz. Zira geri dönüşü olmayan lüks tüketene fazlasını verip kıt kanaat geçinene az vermek hakkaniyetli değil, Hak da razı olmaz.
Bendeniz bugüne kadar iktidarın yaptığı güzel işleri, millet menfaatine olan hayır işlerini de övgüyle dile getirdim, takdir de ettim. Hayat mücadelesini yalnız başına göğüsleyen biri olarak Sayın Erdoğan’ın yalnızlığına inanıp, arkasında da durdum. Lakin yanlış gidişatı da anlatmak boynumuzun borcu, ülkeme ve milletime olan sorumluluğumun gereğidir. Yapmazsam Hakk’ı gücendiririm, Hakk’ı insanlara anlatmak ta zorlanırım.
Kötü gidişatın ve enflasyonun sebebi SKK veya Bağ-kur emeklileri değil. İşçiler, emekçiler işçi emeklileri hiç değil. Bir defa bunun altını çizmek lazım. İşçinin alın terini ve emeğini sömürüp lüks içinde yaşayanlara baksın hükümet. Çalışırken emeği sömürülen emeklinizi açlığa terk etmek lüks tüketenleri şımartmaktan başka bir işe yaramayacağı gibi size ilk darbeyi de şımarttıklarınız vurur, biliniz.
Dürüst çalışan işçi ve memur kardeşlerimizi tenzih ederek şunu ifa edeyim ki, işçi-memur ayırımı yaparak iş tanımlarını gündeme getiren iktidar olmuştur. Biz de mecburen yazacağız. İşleri gereği birçok işçi kardeşlerimin hata yapma payı yok denecek kadar azdır. Zira bunun hem kendine hem ülkeye hem de vatandaşa maliyeti ağır olur. Bunun bilinciyle çalışır işçi. Düşünün, yanıcı, parlayıcı ve patlayıcı maddelerle çalışan bir işçi hata yaparsa öncelikle kendi canı tehlikeye düşer. Onun için dikkatli çalışmak zorundadır.
Ve yine düşünün ki, adliye de çalışan bir memur vatandaşın evraklarında yanlışlık yaptı hemen amirleri olayı telafi etmek için kolları sıvar. Vatandaş zarar da görse o memur aklanır. Bir sosyal güvenlik kurumunda çalışan memur vatandaşın evraklarında yanlışlıklar yaptı. Düzeltilmesi için yine vatandaş kapı kapı dolaştırılıp süründürülür adeta. Çoğunda da vatandaş eli boş döner ve hak kayıplarını arayacağı mercii bir türlü bulamaz.
Af buyurunda sırf birilerini kötülemek için tabiri caizse işkembeyi Kübra’dan sallamıyoruz, yaşanmış veya yaşadığım gerçekler bunlar. Burada yine tekrar ediyorum işini dürüst yapan hiçbir memur kardeşime en ufak bir eleştirimiz olmaz, olamaz. Ama şurası da bir gerçek ki özel sektörün memuruyla devlet memuru arasında da fark var. Özel sektör memuru yanlış yaptığında kapının önüne konulacağını bilir ama devlet memuru en azından ya tayin edilir ya da başka bir kuruma gönderilir. Amirleriyle arası iyi olanları varın siz düşünün.
Bir diğer konu ise yine benim de zaman zaman dile getirdiğim ve fakat yetkililerden cevap alamadığımız bürokratlar. İki üç yerden maaş alanların olduğu basında sıkça dile getirilmesine rağmen bu haberleri yalanlayan hiçbir açıklamaya şahit olmadık henüz. Eğer doğruysa ki ben de öyle olduğunu düşünüyorum ve soruyorum, o zaman emekliden zorunlu fedakârlık beklemek yerine niye bu arkadaşlardan beklenmiyor ve veya kendileri fedakârlık yapmıyorlar? Enflasyonu tetikleyen emekliler mi yoksa lüks yaşayan bürokratlar mı?
Bir diğer konuda kamudaki israf. Bu konuda Ak partili teşkilatçılara söyleyeceğim çok şeyler var ama adamlar randevu bile vermiyor. Klasik teşkilatçılık anlayışıyla, falanı ziyaret ettik, falancanın düğününe iştirak ettik, falan teşkilat mensubumuzun cenazesine katılım sağladık gibi kulağa hoş gelecek işleri yapmayı siyaset sanıyorlar. Ya da belediyelerinin yaz şenlikleri siyaset oluyor ki bu konuda maalesef muhalefette ipin ucunu kaçırmış durumda. Bunlar da yaz şenliklerinin yanı sıra kimseye faydası olmayan heykeller yapıyor.
Yeri gelmişken toplu bir vuruş yapalım. Malumunuz EYT bu iktidarın ürettiği bir sorun değildi ama seçim malzemesi yapıldı. İktidar da muhalefetin gazına gelerek EYT’yi meclisten geçirdi. Kemerleri sıkmakta emekliye kaldı. Kaldı ne oldu ki, belediyelerin çoğu EYT’den emekli olan çalışanlarının tazminatlarını dahi ödemiyorlar veya ödeyemiyorlar. Yaz şenliklerindeki sanatçılara para var ama çalışanına ikramiye yok emeklisine tazminat yok.
Başta da ifade ettiğimiz gibi ahlaki enflasyona çözüm üretmediğiniz müddetçe, çalışma barışına katkı sunmadığınız müddetçe, bu ülkeye 25-30 yıl emek vermiş emeklilerinize gereken değeri vermediğiniz müddetçe hiçbir siyasinin, hiçbir iktidarın vatandaşın gözünde güveni kalmamıştır. İşimiz Allah’a kaldı da din ile de aldatmasalar bari.
Hadi kalın sağlıcakla, selam ve dua ile…
Not: Aslında bugün “Asra yemin olsun” yazımızın devamını yazacaktık lakin son bir iki haftadır İsveç’in NATO’ya alınması, enflasyon ve emekli maaş zamları ağır basınca bizde bu yazıyı asrımıza şahitlik etsin diye kaleme almak zorunda kaldık. Her ne kadar sürçi lisan ettikse affola.
