Geçtiğimiz Cuma günü İstanbul Beyoğlu’ndaki 'irticacı kalkınma' diye sunulmak istenen olayı sizlerde okumuş veya televizyonlarda izlemişsinizdir. Tabi her ne kadar “irticacı kalkışma” diye sunulsa da arkasında rant olduğu ortaya çıktı. Bundan sonrası nasıl bir süreç izler bilemeyiz ancak mümkün mertebe olayın takipçisi olacağız. Ta İstanbul Beyoğlu’nda cereyan eden bir olay Gebze’yi niye bu kadar ilgilendiriyor demeyin, bal gibi de ilgilendiriyor. Yazılarımızı takip edenler bilirler 'din eksenli ekonomik savaşlar' başlıklı iki tane yazı yazdık. Yani etrafınız da her hangi bir kavga gürültü varsa bilin ki bunun arkasında çıkar, menfaat ve ekonomik ilişkiler olduğu öyle ya da böyle görülür. Görülmeyen veya görülemeyen kendini çok iyi kamufle etmiş olabilir ancak ne var ki bir çoğunda da ilahi adalet tecelli etmiştir de biz farkında değilizdir.
Efendim hala baklayı ağzınızdan çıkarmadınız, Gebze’yle alakasını anlamadık der gibi sesler geliyor. Azıcık sabredin da açıklayacağız elbet. Efendim malumunuz Gebze merkezimizde, özellikle Osman Yılmaz Mahallesi, merkeze yakın yerleşim alanları içirişine son zamanlarda mantar gibi kafeler açılmaya başladı. Ne var bunda demeyin. Ticarettir, herkes ekmeğini bir şekilde kazanacak.
Eyvallah buna diyecek bir şeyimiz yok. Ancak ne var ki her an patlamaya hazır toplumsal vakıaların olacağını da ben buradan haber veriyorum. Belki bizde irtica paranoyasıyla alakalı çıkmaya bilir ama rantın olduğu yerde illa ki kavgada olur. Grizu sıkışması gibi peş peşe aynı mekanlardan açılmasına müsaade ederseniz ve buralara girip çıkanı kontrol edemezseniz tehlikenin ayak seslerini duyamazsınız belki ama grizu Firuzağa’daki gibi patlak verirse iş işten geçer ve birilerinin canı fena yanar.
Nerden çıkarıyorsun bunları demeyin, hemen her gün orada yaşayan insanların kavgayla burun buruna geldiğine ben çok şahit oldum. Kaldırımlara park eden araçlar, daracık sokaklarda bir birine sürtünerek geçmeye çalışan arabalar, o arabalar arasında can pazarı yaşayan yayalar, hangi birini sayayım. Malum günümüz gençliğine laf sözde anlatamıyorsunuz. Sadece maddeyle beslenen, maneviyattan yoksun insanlara ne anlatabilirsiniz ki anlattığınız da onlarda bir şeyler bekleyesiniz. Susturucuları çıkarılmış egzozlarını bağırtarak gezen gençler bununla da yetinmeyip ara sokaklarda yarım debriyaj tarif edilen fren gaz yapıp zikzaklar çizen gençler çokta ümit etmiyorum ama görünen o ki bir acı sonuçları olan muhtemeldir. Daha geçenlerde bir tanesi park halindeki arabaya vuracaktı ki son anda araba ters yöne kaydı da kurtardı paçayı. Orada araba değil de bir yaya da olabilirdi. Belediye bir çok yere plastik bariyerler yerleştirdi ama gelin görün ki çoğunun üzerinden arabalarla geçerek yana yatırıyor hatta kırıp geçiyorlar. İlla ki birilerinin canı çok fena yanınca mı tedbir alınacak, tehlike geliyorum diye bangır bangır bağırıyorken dile getiriyoruz diye bizi mi suçlayacaksınız? Biz kimsenin eğlenmesine, kafe keyfine karşı değiliz. Ancak ne var ki yerleşim birimleriyle bu kadar iç içe olmasını doğru bulmuyoruz. Ahlaksızlığın aile içlerine kadar girmesini eleştiriyoruz. Bu insanlar buralar araçlarıyla gelebiliyorlarsa bu tür eğlence yerleri belli merkezler oluşturularak oralara yapılsın, eğlenmek isteyen gitsin oralarda eğlensin, kime ne? Mesela biz öneriyoruz, Gebze Canter etrafında yapılması planlanan meydan bir an önce başlatılmalı. Tamir hanelerden boşalacak alanlar bu tür eğlence merkezleri haline getirilsin. Dağınıklığı kontrol etmekte zordur. Hepsini bir araya toplar ve sürekli denetlenirse yerleşim yerlerdeki aileler de huzur içinde hayatlarını devam ettirirler. İlla biriler rant devşirecek diye mahalle sakinleri tehlikenin içinde yaşamak zorundalar mı? Birileri gece yarılarına kadar vur patlasın çal oynasın eğlenirken mahalleli uykusuz işe gitmek zorunda mı? Gebze’deki grizu İstanbul’daki Firuzağa gibi patlamadan tedbirinizi alın, sonra iş işten geçmiş olur. O zaman bize de geçmiş olsun demek düşer.
Haydi kalın sağlıcakla, selam ve dua ile...