9693,46%1,77
32,50% 0,08
34,60% -0,12
2496,16% 0,48
4181,01% 0,22
Ünlü Sanatçı Sunay Akın, radyo mavi sunucusu Funda Çelikcan'a röportaj verdi
Edebiyata ilgiyi bana annem öğretti!
Ünlü Sanatçı Sunay Akın, geçtiğimiz günlerde Gebze’de, Kocaeli Büyükşehir belediyesinin düzenlediği kültür etkinlikleri programında tek kişilik söyleşi başlığıyla, yine sevenlerini hem ağlattı, hem coşturdu, hem de güzel bir sohbet gerçekleştirdi.
Bodrum, Aydın, İzmir’ derken hava değişimi, yoğun tempo Gebze’ye biraz rahatsız gelmişti; yardımcıları Can ve Yılmaz birde kadim dostu Gebze Cumhuriyet Savcısı Mustafa Aksu hemen bir hastaneye götürdüler; neyse ki Akın’a farenjit teşhisi konuldu; bu konuya şu sebepten değindim; Sunay Akın’ın hastaneye gittiği gün Tıp Bayramıydı; Doktorları, hemşireleri, sağlık personelini bir düşünün ne kadar şaşırmış ve ne kadar mutlu olmuşlardır. Boşuna dememişler hayat tesadüflerle doludur diye.
“6-7 yaşlarında şiir yazmaya başladım”
Röportaj yapacağımız yer Osman Hamdi Bey Kültür Salonunda buluştuğumuzda iğnelerle ayakta zor duran Sunay Akın yine her zamanki o huzur veren duruşu ve gülümsemesiyle “Hadi başlayalım” dedi ve kendisini şöyle anlattı:
“12 Eylül 1962 tarihinde Trabzon Maçka’da doğdum. İlk şiirimi 9 yaşındayken Meteoroloji Müdürlüğün de çalışan bir memurun kızına yazdım. Tüm mahallenin gençleri bu kızın gözüne girebilmek için bütün hünerlerini sergiliyorlardı; ben de Trabzon’un sokakları dardır; bizimse evin terası büyüktü, tüm çocuklar teras da oyun oynardık, evin terasında bulunan odunluk kapısının iç kesimine kızın isminin baş harflerinden oluşan akrostiş şiir yazdım, büyük bir ihtimalle şiirim hiç gözüne çarpmadı; yani okumadı. Daha 9 yaşımdaydım bu bir oyundu. Sonraları hatırladığımda aslında ilk şiirim bu değildi. İlk şiirim 6-7 yaşlarındayken evimizin gardırobunda bulunan boş askıya, ÜŞÜMÜYORMUSUN diye yazdığım şiirdi”
İstanbul Üniversitesi Fizik Coğrafya bölümü mezunu olan, Sunay Akın’a edebiyata olan bu ilgisinin kimden ya da neden kaynaklandığını sorduğumuzda, “Annemden” diyor ve “Annem haftada bir gün en güzel elbiselerini giyip, makyajını yapıp abimle benim elimden tutar, kitapçıya götürürdü. Biz çarşıya çıktığımız için kitapçıya uğramazdık, kitapçıya gittiğimiz için çarşıya çıkardık; annem kitapçıya gitmeyi bir törene çevirirdi, üstelik benim annem ilkokul mezunu olan bir kadındı; şimdi üniversite mezunu olan bayanlara bakıyorum, çocuklarının okumaları için hiçbir çaba göstermiyor; üstelik çocuklarının ellerinden tutup, televizyondaki abuk sabuk yarışma programlarına götürüyorlar. Benim annem ve babam zamanında asıl olan okumaktı, insan olmaktı, annem ve babam Cumhuriyet çocuklarıydı, o büyük aydınlanmanın ışığıyla yola çıkan insanlardı onlar diyor.
“Almanya’daki müzeden çok etkilendim”
2005 yılında kurduğu oyuncak müzesini soruyoruz, Sunay Akın’a nerden aklınıza böyle bir müze kurmak geldi diye. Hayatında en çok müze gezmeyi sevdiğini söyleyen Akın, binlerce müze gezdiğini ve hala da gezmeye devam ettiğini; ama 20 yıl önce Almanya’nın Nürnberg kentinde gezdiği bir oyuncak müzesinin, bir çok ülkede böyle bir müze olduğunu ama ülkesinde Türkiye’de böyle bir müzenin olmayışı, Göztepe’de tarihi dört katlı bir konağı açtırıyor, Akın’a 11 yıldır dünyanın dört bir yanından oyuncak topladığını ve hala da toplamaya devam ettiğini, her oyuncağının da müzelik olmadığını söylüyor. En son bu ay yıllardır peşinde olduğu, aradığı arayıp bulamadığı iki oyuncağı aldığını, tüm kazancını ve birikimlerini Oyuncak Müzesine harcadığını belirtiyor; huzur içinde. Bu oyuncaklardan birinin 1910 yılında Almanya’da tenekeden yapılan tahta da ders yapan bir öğrenci, diğerinin se bir domuzun çekmiş olduğu arabanın içine oturmuş bir adam. Oyuncak tarihinin çok iyi bilinmesi gerektiğini, kendisinin oyuncak müzesin kurmadan önce; araştırıp, okuyup, incelediğini ve bugün bir oyuncak tarihi bilmenin; bir üniversite bitirmeye denk olduğunu söylüyor.
Hitler’in iktidara geldiği zaman ilk iş çocuklar için, savaş oyuncakları yaptırtıp bir neslin beynini böyle yıkadığını söylüyor… En son bakıyoruz, Sunay Akın röportaja başlarken iyiyim dese de biraz yorgun düştüğünü görüyoruz ve bir anketle, benim aklıma gelen ilk soru, onun aklına gelen ilk cevapla bitiriyoruz.
AŞK:26 OCAK
ÇOCUK: ÖZGÜRLÜK
ASKER: BAĞIMSIZLIK
BARIŞ: İKİ SAVAŞIN ARASI
İSTİKLAL MARŞI: MEHMET AKİF ERSOY İSTİKLAL MARŞINDAN BEŞ KURUŞ BİLE ALMADI VE ÇOCUKLARI AÇLIKTAN İNTİHAR ETTİ.
CUMHURİYET: ANADOLU’NUN EN BÜYÜK IŞIĞI
Ve yine gazeteci, araştırmacı, yazar, şair Sunay Akın’dan bir dize gibi son:
Önemli olan şiir de dize değil,
Şairin dize gelmemesidir.
Teşekkürler SUNAY AKIN
Röportaj: Funda Çelikcan
Fotoğraflar: Burçin Şayan
Bu röportajın gerçekleşmesini sağlayan Gebze Cumhuriyet Savcısı Mustafa Aksu ya teşekkürlerimizi sunuyoruz.